26 Nisan 2015 Pazar

Matthew Connolly | Üst Lige Çıkmak Ondan Sorulur



24 Eylül 1987 de dünyaya Barnet de gözlerini açan Matthew Connolly Arsenal alt yapısında futbola başladı,rezerv takımda kaptanlık rolünü üstlenen Connolly Arsenal de aradığı şansı bir türlü bulamadı.Topçular onu 2007 yılında Bournemouth ; 2008 yılında Colchester United'a kiralarken Connolly en sonunda kulüpten ayrılmaya karar verdi ve QPR'a transfer oldu.Bu transfer aynı zamanda onun 5 sezonda 4 kez Premier Lig'e farklı takımlarla yükselmesini simgeliyordu.


QPR de geçirdiği ilk iki yıl pek hatırlamak istemeyeceği anılarla dolu olsa da sonrasının iyi olduğunu söylemekte sakınca görmüyorum.2010-2011 sezonunda menajer Neil Warnock yönetiminde Wayne Routledge,Adel Taarabt,Kyle Walker gibi oyunculara sahip olan QPR Championship'i sadece 6 mağlubiyet alarak 88 puanla şampiyon tamamlıyordu ve Premier Lig'e yükseliyordu.Connolly bu sezon takımıyla 36 maça çıkarak takımının üst lige yükselmesinde pay sahibi oluyordu.


2011-2012 sezonunda kulübün yeni sahipleriyle maddi güce kavuşup sağlam transferler yapan QPR da kalmaya karar veren Matthew Connolly Senegalli Armand Traore'nin gelişiyle birlikte o sezon da istediği forma şansını yine alamayacaktı.Ocak ayının son günlerinde özüne dönüp alt lig takımlarından Reading'e kiralanan Connolly Sky Sports'a verdiği röportajlar da QPR'a da fazlasıyla sallıyordu ( kulübün umurunda olmadı orası ayrı ) .Connolly kulübe geldiğinde bile kusursuz bir form grafiğine sahip olan Reading sezon sonuna kadar performansına devam edip 89 puanla Championship'i şampiyon olarak tamamlıyor ve Premier Lig'e çıkmaya hak kazanıyordu.Connolly sadece 6 kez forma giyebilmesine rağmen listeye adını yazdıran oyunculardan biri oluyor ve bu başarıyı son 3 senede 2.kez tekrarlıyordu.


2012-2013 sezonunun başladığı günlerde 500 bin pound gibi alt lig takımları için biraz fazla bir paraya Cardiff City'nin yolunu tutan Connolly beklentileri erkenden karşılamayı başarıyordu.Connolly sezon boyu Cardiff de toplam 34 maçta forma giyerken Cardiff 87 puanla ligi şampiyon tamamlıyor ve Premier Lig'e çıkmaya hak kazanıyordu.Connolly'nin son 4 sezonda 3.başarısıydı bu.Premier Lig'e çıkmış olmanın verdiği haza 2.defa yenik düşen Connolly Cardiff ile ertesi sezon Premier Lig de kalmaya devam ediyordu ama istediği formayı alamayıp sezonu hayal kırıklığı ile tamamlıyordu.


2013-2014 sezonun sonunda Premier Lig de tutunamayıp bir alt lige düşen Cardiff formasıyla yola devam eden Connolly istediği forma şansını fazlasıyla almasına rağmen takımın gidişatından memnun olamıyordu.Watford menajeri Slavisa Jokanovic tarafından radara alınan ve 19 Mart 2015 günü kiralık olarak Watford saflarına katılan Connolly takımının dün Brighton'u yenmesiyle birlikte üst lige yükselmesinde pay sahibi olan oyunculardan biri oluyordu.Bakalım kendisi gelecek sezon Watford da kalmak mı isteyecek yoksa özünde devam edip Championship saflarında devam mı edecek ? Göreceğiz.



22 Nisan 2015 Çarşamba

Yarı Finale Madrid Çıkar!


Başlıkta da gördüğünüz gibi "yarı finale Madrid çıkar" esprisi yapıp bu güzel eşleşmeye böyle esprilerle gölge düşüren kişiler hariç taraflı tarafsız herkes için  gergin maç.Real ve Atletico taraftarlarında gerginlik had safha dayken bu maça tarafsız olanlarda bile gerginliğin olduğunu bizzat kendim gözlemledim.


2014-2015 futbol sezonunda Madrid'in en büyük 2 takımı toplam 7 kez karşı karşıya geldiler,bu maçların 3'nde ekipler sahadan beraberlikle ayrılırken 4 maç da Atletico'nun üstünlüğüyle sonuçlandı.Real Madrid tarihinde ilk defa Atletico'ya karşı üst üste 7 maçta üstünlük kuramadı ve bu rekorlarla dolu tarihlerine eksi bir puan olarak geçti.Bugün Santiago Bernabéu da sezonun 8. ve son maçında karşı karşıya gelecekler ve bu iki takımdan birisi Şampiyonlar Ligi yarı final biletini cebine koyacak.


Geçen Maç Neler Oldu


Geçtiğimiz hafta Salı günü Vicente Calderon da kozlarını paylaşan bu iki takımın mücadelesi diğer tüm maçlarda olduğu gibi büyük bir sertliğe sahne oldu.Atletico yine önde basan,alanı çabuk daraltan bir oyun yapısıyla sahada olurken Real Madrid de hızlı oyuncularıyla gol aradı.Maçın büyük çoğunluğunda Atletico savunmasını aşamayan Real Madrid aştığı zamanlarda da golü bulamayarak rövanş için avantaj elde edemedi. ( Bale ve Ronaldo'nın pozisyonları ) 80 dakika boyunca yine A kalite savunma yapan Atletico Madrid maçın son dakikalarından mütevellit taraftarının da desteğini arkayı alarak Iker Casillas'ın bulunduğu kaleye akınlar gerçekleştirmeye başladı.Özellikle duran toplardan istediğini bulan Atletico Raul Garcia ve Godin ile girdiği fırsatlardan yararlanamadı ve maç golsüz beraberlikle tamamlandı.Bu maç Diego Simeone'nin öğrencileri için şöyle de ilginç bir özellik taşıyordu.Ezeli rakipleri ile bu sezon oynadıkları 6 maçta da gol atmayı başaran Atletico ilk defa bir Real Madrid maçında gol bulamamıştı. ( Calderon da oynanan en son maçın 4-0 bittiğini hesaba katarsak biraz şaşırtıcı.)

Şöyle de kendi yorumumu katacak olursam ; Real Madrid bu sezon Atletico'ya karşı oynadığı maçların hepsinde oyun olarak ezilen taraftaydı.Sadece Kral Kupası rövanş maçında ilk yarım saat baş döndürücü bir tempo yapan Los Galacticos kalan tüm dakikalarda rakibine ezildi.Ancak bu maçta da oyun anlamında sahada Real Madrid üstünlüğü vardı,özellikle James Rodriguez'in sakatlıktan dönmesi Beyazlar'ın saha içinde ki oyun dağılımını olumlu yönde etkilerken Marcelo'nun da klas performansı üstünlüğü perçinliyordu.


Maç Öncesi



Real Madrid hafta sonu sahasında Malaga'ya karşı boy gösterirken önemli 2 yıldızını kaybediyordu.Zaten bu maçında öncesinde Fransız oyuncusu Karim Benzema'nın sakatlanması takımda moralleri bozarken bir de maç içinde Gareth Bale ve Luka Modric'in sakatlanması moralleri fazlasıyla alt üst ediyordu.Real Madrid zorlansa da maçı 3-1 kazanarak şampiyonluk iddiasına devam ederken Ancelotti zorlu maç öncesi rotasyona gitmeyip hemen hemen aynı kadroyla takımını sahaya sürüyordu.

Cumartesi günü Riazor'a çıkan Atletico Madrid ise Real Madrid maçının kadrosunun benzeri ile sahadaydı.Simeone Miranda ve Mandzukic gibi oyuncularını dinlendirirken Atletico maçı 2-1 kazanarak az olan şampiyon iddiasını sürdürüyordu.


Bu akşam oynanacak maç öncesinde iki takımın eksiklerine geçecek olursak liste Real Madrid cephesi açısından biraz daha kabarık.Real de Marcelo cezası sebebiyle forma giyemeyecekken, sezonu kapatan Modric, Bale ve Benzema da sakatlıkları sebebiyle dev maçta forma giyemeyecekler.Atletico Madrid de ise Mandzukic'in durumu şüpheli olsa da maç da oynayacağı bildirildi.Mario Suarez ise cezası sebebiyle yok.




İspanyol basınında iki teknik adamın çıkarması muhtemel 11'ler yukarıda görüldüğü gibi göze çarpıyor.James'in sakatlıktan dönüşüyle yedeğe çekilen Isco'nun 11'e yeniden dönüş yaptığını görüyoruz.Ancelotti'nin hala bir sürpriz yapıp Pepe'yi orta sahada oynatacağı konuşulsa da Illarra orta saha için yazılan isim,Real Madrid'in kağıt içinde ki dağılışın 4-4-3 olduğunu bir kenara bırakıp Real Madrid'in bu kadroyla çıkması durumunda saha içine 4-4-2 şeklinde dağılacağını düşünüyorum.

Atletico 11'nde ise geçtiğimiz maç kanatta forma giyen Koke'nin Gabi yerine orta alanda onun yerinde Saul'ün yer aldığını görüyoruz.Sol kanatta Siqueira yerine ise Jesus Gamez var.Onun dışında Simeone'nin olağan kadrosu bu şekilde.Simeone'nin Saul'u bu maça %100 çıkaracağına inanmıyorum,Raul Garcia'nın da 11 başlama ihtimali bana daha mantıklı geliyor.


Maça gelirsek ; gönlüm elbette ki taraftarı olduğum Real Madrid'den yana.Ancak eğri oturup doğru konuşmak da gerek ki Atletico'ya karşı şansımız pek tutmuyor.Takımın bana kalırsa Ronaldo'dan sonra en önemli oyuncusu Modric'in yokluğu ve hücum meziyetleriyle herhangi bir muadili olmayan Marcelo'nun bu maçta yokluğu çok aranacak. ( Benzema'nın yokluğuna hiç girmiyorum bile,onu izleyip göreceğiz. ) Atletico cephesinde ise dişe dokunur bir eksik yok -ki olsa bile Atletico benchi Real benchine göre çok daha iyi durumda - . Sonuç olarak ben bu akşam Bernabéu da temposu yüksek,son derece sert,kırmızı kartın çıktığı ve gollü beraberlikle Atletico'nun tur atlayacağı bir maç olacağına inanıyorum. ( Son tahminimin tutmamasını diliyorum. ) 


5 Nisan 2015 Pazar

Le Classique : Derbiden Fazlası


Hemen hemen tüm derbiler için "derbiden fazlası" ibaresini kullandığımız için yazının başlığı yeterince ilginizi çekmemiş olabilir ama yazıdan keyif alacağınıza inanıyorum.

Fransa'nın en büyük iki şehrinin ev sahipliğin yaptığı Le Classique sonda kalan her maçıyla hikayeye yeni halka eklemeyi başarıyor.Paris ve Marsilya şehirleri yapısal olarak da birbirinin tamamiyle zıttı iki şehir,öyle ki dünya da her çocuğa gitmesini istediği yeri soracak olsanız %80 ihtimalle Paris cevabı alırsınız.Paris elit halkın yaşadığı bir şehirken,Marsilya çoğunlukla sıradan insanların yaşadığı bir şehirdir.

Her ne kadar Le Classique ismi Real Madrid ve Barcelona'nın karşı karşıya geldiği El Clasico derbisinden esinlenerek bu derbiye verilse de bu derbinin ismi Fransız insanları arasında çoğunlukla "Kuzey-Güney derbisi" olarak geçer.Nedeni basittir,Paris kuzeyde yer alan bir şehirken Marsilya da tam tersine güney de yer alan bir şehirdir.



Rekabet Başlangıcı 

İlk defa 12 Aralık 1971 tarihinde kozlarını paylaşan bu iki takımın mücadelesinde ( ayrıca PSG'nin PSG adıyla ilk resmi sezonudur ) gülen taraf güney cephesi ekibi Marsilya oluyordu.Velodrome da oynanan ilk derbiyi 18.798 taraftar yerinde takip ederken ev sahibi Marsilya rakibini 4-2 ile sürklase ediyordu.Rekabette ki ilk maçların çoğunluğunda Marsilya üstünlüğü görülürken PSG rakibini devirebilmek için tam 4 yıl bekleyecekti.Takvimler 13 Mart 1975'i gösterirken Parc des Princes de oynanan Fransa kupası çeyrek final maçında PSG rakibini 2-0 yenerek rekabette ki ilk galibiyetini alıyordu.Bu galibiyet PSG için ilk adım olsa da ezici üstünlüğe girilecek periyodik dönemin de ilk maçıydı aynı zamanda.Ardından gelen 4 maçta Marsilya'nın bileği bükülmese de 1988 yılına kadar PSG ezeli rakibine ezici bir üstünlük kurmayı başarıyordu.Ancak bu süre diliminde öyle bir maç vardı -ki hala PSG taraftarlarının övündüğü bir maçtır- 8 Ocak 1978 de oynanan maçta PSG rakibini 5-1 yenerek derbi tarihinin en farklı skorunu elde etmeyi başarıyordu.

Karşı karşıya geldikleri maçlar da PSG'nin üstünlüğü göze çarpsa da 1993 ilkbaharı sonunda Marsilya müzesine hem Şampiyonlar Ligi hem de Ligue 1 kupasını koyup duble yapınca rekabette ipler kopma noktasına geliyordu.Ancak sene sonunda Marsilya'nın şike yaptığı kararına varılınca kupa Marsilya'dan alınıp PSG'ye veriliyordu.


Derbinin bu süre zarfında bir kaç revizyona da uğradığını söylemeden geçmeyeyim.Fransız halkı ve hatta dünya arasında popülaritesi git gide yükselen Le Classique'nin daha çok ilgi çekmesi için Canal+ ve Marsilya'nın başkanı Bernard Tapie kolları sıvadı ve hedeflerine ulaştılar.Her ne kadar Marsilya'nın şikeden dolayı Ligue 1 kupası elinden alınsa da Şampiyonlar Ligi onların elinde ki bir başarıydı ve hala "Avrupa da Şampiyon olan tek Fransız" unvanını taşıyorlardı.Ancak bu unvan da çok uzun sürmeyecekti,1996 sezonunda Rapid Wien'i finalde mağlup eder UEFA Kupa Galipleri Kupası'nı müzesine götüren PSG rakibinin karşısına dikilmeyi başarıyordu.


Çıkan Olaylar

Her derbi de olduğu gibi bu derbide de olaylar bir süreden sonra had safhaya ulaşacaktı.Bernard Tapie ve Canal+'nın derbinin popülaritesini yükseltmek için devreye girdiği ana kadar çok kavgalar yaşanmasa da bu hadiseden sonra iki takım taraftarı arasında ki bağlar bir daha hiç bağlanmamak üzere koptu.İlk patlak veren olay 1995 ilkbaharında Parc des Princes de oynanan maçta çıkan olaylar sebebiyle 146 kişinin tutuklanmasıydı.Ayrıca 9 polis memurunun da yaralandığını belirteyim.Ekim 2000 de Marsilya taraftarı PSG taraftarının saldırısına maruz kalarak felç olurken iki takımın karşı karşıya geldiği maçlardan önce çıkan olaylar sebebiyle yüzlerce insan tutuklanma durumunda kaldı.Şubat 2010 da oynanan maçta PSG taraftarı Yann L. yaralandı ve komaya girdi.Yann L. koma da girdiği yaşam savaşına daha fazla dayanamadı ve 18 Mart da hayata gözlerini yumdu.


İstatistikler

" İki takımın karşı karşıya geldiği 85 maçta 33 PSG galibiyeti 32 Marseille galibiyeti bulunurken 20 de beraberlik bulunuyor. "

" Marseille'nin 27 resmi kupası bulunurken PSG'nin 23 resmi kupası var."

"Derbi de en çok forma giyen oyuncular Steve Mandanda ve Sylvain Armand ( 18 kez ) "

"Derbi de en çok golü bulunan oyuncular Zlatan Ibrahimovic ve Pauleta ( 6 defa ) "

İki takım kozlarını bu akşam TSİ 22.00 da Velodrome da paylaşacak.