27 Aralık 2014 Cumartesi

2014'ün Unutulmaz 10 Futbol Olayı


10 - David Moyes & Manchester United

Sir Alex Ferguson'un Manchester United da ki saltanatı sona erdiğinde yerine kimin geçeceği büyük tartışma konusuydu.Ama bunun cevabını bizzat İskoç teknik adam veriyordu,David Moyes ! Mayıs 2013 de takip eden sezonlarda Kırmızı Şeytanların başında olacağı açıklanan David Moyes sezona iyi sayılabilecek bir giriş yapsa da ilerleyen süreçte kırılabilecek tüm rekorları takımla birlikte kırmayı başardı.Elbette kötü anlamda rekorlardan bahsediyorum,Manchester United uzun bir aradan sonra ilk defa iç saha da üst üste 2 maç kaybetti,öyle ki ligin 15.haftası geride kalırken Kırmızı Şeytanlar lider Arsenal'in 13 puan gerisindeydi.Yeni yılın başlangıcı ile sorunların bitmesi amaçlanırken takım FA Cup ve Lig Kupası'nda da istediğini bulamayarak eleniyor ve kupalara da avlu atıyordu,ezeli rakipler Liverpool ve Manchester City Old Trafford da Manchester United'ı tabir-i caizse eze eze yenerken Kırmızı Şeytanlar Şampiyonlar Ligi'ne de güçlü Bayern karşısında yenilerek veda ediyordu.Gelecek sezon için Avrupa kupalarına katılma hakkını da kaybeden Manchester United da Moyes'a olan sabır çoktan taşmıştı.22 Nisan günü Manchester United resmi sitesinden yapılan açıklamayla David Moyes ile yolların ayrıldığını resmen duyurdu ve İskoç teknik adamın 10 aylık Manchester macerası bitti.


9 - Sırbistan Arnavutluk Maçında Çıkan Olaylar

14 Ekim 2014 tarihinde oynanan 2016 Avrupa Şampiyonası eleme maçında Sırbistan tarihsel olarak da husumetinin bulunduğu Arnavutluk ile maç yapıyordu.Maçın gergin bir ortam da oynandığı yetmezmiş gibi Sırp taraftarlar da yaptıkları tezahüratlarla fitili ateşliyorlardı.Maçın 42.dakikasında sahaya uzaktan kumandalı bir helikopterle Büyük Arnavutluk Bayrağı bırakılması bardağı taşıran son damla oldu,Stefan Mitrovic bayrağı havada  yakalayıp yere indirmesine sert tepki gösteren Arnavut futbolcular Sırp futbolcunun üstüne yürüyünce sahada kavga çıktı.Mitrovic'in takım arkadaşlarının da karşılık vermesi sonucu saha adeta bir boks ringine dönerken hakem maçı tatil etmekte çözümü buldu.UEFA maçta yaşanan olaylara ilişkin cezaları bir süre sonra verirken Sırbistan'a 2 maç saha kapama cezası verilirken maçı da 3-0 Arnavutluk lehine tescil etti.Her iki federasyona da 100 bin euro para cezası verildi ve Sırbistan'ın 3 puanı silindi.


8 - San Lorenzo'nun Copa Libertadores Zaferi 

Arjantin'in futbolda ki yükselen yıldızı olan San Lorenzo 2014 yılına damga vuran takım oldu.Kadroda bulunan deneyimli isimlerin yanına genç oyuncuları çok iyi monte eden teknik direktör Edgardo Bauza hedefini yükseklere koymuştu.Libertadores de Botafogo,Independiente Del Valle ve Union Espanola ile aynı grupta yer alan San Lorenzo gruptan zor bela 2.sırada çıkmayı başardı,ilerleyen turlarda Brezilya temsilcileri Gremio ve Cruzeiro'yu saf dışı bırakan San Lorenzo yarı final de güçlü Bolivar'ı darmadağın etti.Final de rakip Paraguay temsilcisi Nacional'di. Estadio Arsenio Erico da oynanan ilk maç oldukça tempolu geçti.İlk yarı da golsüz eşitlik bozulmazken Arjantin temsilcisi Matos'un attığı golle deplasmanda öne geçti ama Nacional son dakika da Julio Santa Cruz ile beraberliği sağlayarak Arjantin deplasmanına bir umutla gitti. Arjantin de oynanan maç oldukça sert geçerken iki takım da skor üretmekte zorlanıyordu.36.dakika da hakemin penaltı noktasını göstermesiyle San Lorenzo tribünleri çıldırdı.Topun gerisine geçen Paraguay'lı Nestor Ortigoza topu ağlayarak yollayarak takımını 1-0 öne geçirdi ve kalan süre de başka gol olmayınca San Lorenzo tarihinde ilk defa Copa Libertadores'i kazandı ve Güney Amerika'nın en büyüğü oldu.



7 - Arsenal 9 Sene Aradan Sonra Kupa Kazandı 

Dile kolay tam 9 sene.Londra temsilcisinin en son kupayı kazanmasının üstünden tam 9 sene geçmişti ve artık bu sosyal medya da bir çok dalgaya konu olmuştu,öyle ki Arsenal'in en son kupasını kazandığı saatten kaç dakika geçti diye bir site bile açılmıştı ! Ancak Topçular 2014 de bunu sonlandırdı.Adanın en prestijli kupası FA Cup da çok zorlansalar da finale çıkan Arsenal'i son bir engel olan Hull City bekliyordu.17 Mayıs günü Wembley de futbol tarihinin görmüş olduğu en dramatik maçlardan biri oynandı.89,345 biletli seyircinin yerinden izlediği maça çok iyi başlayan Hull City 4.dakika da James Chester'ın düzgün vuruşuyla 1-0 öne geçti.Kabus gibi Arsenal kalesine çöken Hull City 2.golü bulmakta da çok gecikmedi,9.dakika da Fabianski'nin iyi çıkaramadığı topu önünde bulan Curtis Davies topu ağlayarak yollayarak skoru 2-0'a getirdi.Arsenal kupa kazanma sendromu bir kenara maça da çok kötü başlamıştı,17.dakika da kazanılan serbest vuruş da topun başına geçen Santi Cazorla harika bir vuruşla farkı bire indiriyordu.Bitime 20 dakika kala kazanılan köşe vuruşunda Cazorla'nın içeriye kestiği topu önünde bulan Koscielny maça dengeyi getiriyordu.90 dakikası 2-2 berabere biten maç uzatmalara kalıyordu,109.dakika da Giroud'un güzel topuk pasını önünde bulan Ramsey bekletmeden topa vuruyor ve takımını öne geçiriyordu.Hakem Lee Probert maçı bitiren düdüğü çaldığında Arsenal büyük hasretini dindirmiş ve kupasına kavuşmuştu.



6 - Luis Suarez ve Skandal 

2013-2014 sezonu Suarez için aslında harika geçiyordu,öyle ki Uruguay'lı oyuncu Premier Lig'i gol kralı olarak tamamlamış ve bir de üstüne "Yılın En İyi Oyuncusu" ödülünü almıştı.Mayıs ayının başında talihsiz bir sakatlık yaşayan Luis Suarez 1 ay kadar sahalardan uzak kalacaktı,Dünya Kupası'nı kaçırıp kaçırmayacağı büyük soru işareti olan Suarez ilk yapılan Kosta Rika maçını kenardan takip etti.İngiltere maçıyla sahalara dönen Luis Suarez takımını attığı 2 golle galibiyete taşıdı ve İngiltere'nin elenmesine sebebiyet verdi.Gruptan son çıkanı belirleyecek takım için İtalya ile karşılaşan Uruguay Godin'in 2.yarı da attığı gol her şeyi yoluna koymuştu.İtalya ceza sahasında yaşanan bir hadise her şeyin koptuğu nokta oldu.Chiellini'nin markajından kurtulmak isteyen Suarez çareyi rakibini ısırmakta buluyor ve kendini yere bırakıyordu.Hakeme olayı anlatmak isteyen Chiellini pek başarılı olamasa da Suarez kameralara yakalanmıştı.FIFA Suarez'e ağır yaptırım uyguladı.Uruguay'lı futbolcunun 4 ay boyunca futbol sahalarına dahi girmesi yasaklanırken önümüzde ki 8 milli maç için de cezalı konumuna düştü,daha sonra yapılan CAS duruşmasında Suarez'in bazı cezaları hafifletilse de 8 milli maç cezası onandı.


5 - Liverpool'un Şampiyonluğu Kaybetmesi

Ada tarihinin en büyük 2 takımından biri olan Liverpool geçtiğimiz sezon belki de ilk defa Premier Lig şampiyonu olmaya bu kadar yaklaşmıştı.(Premier Lig adıyla oynandığından beri hiç kazanamadılar.) Brendan Rodgers yönetiminde göze hoş gelen,akıcı ve tempolu bir futbol oynayan Liverpool rakiplerine farklı tarifeler uyguluyordu.36.haftaya girerken Liverpool 80 puanla 2. Manchester City'nin 3 puan önünde bulunuyordu.27 Nisan Pazar günü sahasında Chelsea'yi ağırlayan Liverpool da işler devrenin sonuna kadar güzel gidiyordu,kaptan Gerrard'ın savunma da yapılan sakin paslaşmalar da ayağının kayması üzerine araya giren Demba Ba golü atıyor ve Chelsea 1-0 öne geçiyordu.Maçın son dakikasına kadar oyunu rakip kaleye yığan Liverpool son dakika da kalesinde gördüğü kontra da Willian'dan yediği golle 2-0 geriye düşüyor ve liderliği kaybediyordu.Ertesi hafta oynanan Crystal Palace maçında 3-0 öne geçmesine rağmen skoru koruyamayan ve 3-3 berabere kalan Liverpool son hafta ki Newcastle maçına hiç bir umudu olmadan çıkıyordu,Newcastle'ı yenmesine rağmen ligi 2.sırada tamamlayan Liverpool bu kadar yaklaşmasına rağmen şampiyonluğu kaybediyordu.


4 - Brezilya 1-7 Almanya

2014 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapan Brezilya tüm otoritelerin tartışmasız favorisiydi.Ancak grup da oynadığı Hırvatistan ve Meksika maçlarında tatmin edici bir performans gösteremeyen Brezilya 2.tur da yapılan Şili maçında da elenmekten kıl payı kurtulunca bir çok insanın aklına acaba sorusu gelmişti.Çeyrek final de yapılan Kolombiya maçında 'basının da sıkça söylediğine göre' hakemin de desteğini yoğun şekilde alan Brezilya rakibini 2-1 geçip yarı finale yükseliyordu.Rakip Panzerlerdi.Brezilya tarih de yapılan maçlar da Almanya için her zaman korkutucu bir rakip olsa da bu sefer senaryo farklıydı,ev sahibi en iyi 2 oyuncusundan yoksundu.Thiago Silva Kolombiya maçında gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşerken,sakatlanan Neymar turnuvayı kapatmıştı.8 Temmuz günü Belo Horizonte de oynanan maç da tarihi bir fark olacaktı.Almanya 11.dakika da Muller'in golüyle 1-0 öne geçmişti,23.dakika da Klose'nin golüyle Almanya skoru 2-0 yapıyordu.Klose aynı zamanda attığı bu golle Dünya Kupaları tarihinin en golcü oyuncusu oluyordu,24 ve 26.dakikalarda Toni Kroos'un ayağından bulunan goller skoru 4-0'a getiriyordu.29.dakika da Khedira da skora katkı veriyor ve fark 5'e çıkıyordu.Tribünler de büyük bir üzüntü hakimken bazı taraftarlar stadı terk ediyordu.2.yarı oyuna dahil olan Schurrle de attığı 2 golle farkı 7'ye çıkarırken Brezilya tribünlerinde takıma tepkiler başlamıştı.Fred,David Luiz ve Dante gibi oyuncular topla buluştuğunda tepki görüyorlardı.90.dakika da Oscar'ın attığı gol Brezilya için ufak bir teselli niteliği bile taşımazken ; Brezilya bu skorla tarihinde ki en ağır yenilgiyi tadıyordu. 


3 - Atletico Madrid Mucizesi 

Atletico Madrid kuşkusuz 2014'ün en çok patlama gerçekleştiren takımı oldu.Diego Simeone yönetiminde 'maç maç' felsefesini ana odak olarak belirleyen Atletico Madrid tarihi başarıya imza attı.La Liga'yı en son 1996  sezonunda kazanan Atletico ; iyice Real Madrid-Barcelona tekeline giren ligde imkansız görülen bir işi başarmak için yola çıktı,ligi bir süre bu iki takımın gerisinde takip eden Atletico Madrid Mart-Nisan ayında ki yaptığı çıkışla liderliği aldı ve son haftalara büyük avantajla girdi.Real Madrid ve Barcelona son haftalarda rakiplerine diş geçiremezken Atletico Madrid de puan kaybetmeye başlamıştı.37.hafta oynanan maçlarda Atletico sahasında Malaga ile 1-1 berabere kalırken ; Barcelona deplasmanda Elche ile berabere kalıyordu.Real Madrid Celta deplasmanında 2-0 yenilerek şampiyon olma şansını kaybediyordu.17 Mayıs günü Nou Camp deplasmanına giden Atletico'ya şampiyon olmak için beraberlik yetiyordu,daha maçın başında Diego Costa ve Arda Turan gibi iki silahını sakatlıklara kurban veren Atletico ; Alexis Sanchez'in attığı golle geriye de düşüyordu.Mücadeleyi bir an bile bırakmayan Atletico Uruguay'lı Godin'in kafasından bulduğu golle skora dengeyi getiriyor ve 90 dakika boyunca eşitliği koruyordu.Hakem son düdüğü çaldığında herkes de büyük bir sevinç hakimdi,öyle ki Nou Camp tribünleri dahi Atletico Madrid'in bu harika başarısını alkışlıyordu.Diego Simeone yönetiminde imkansız görülen bir işi başaran Atletico Madrid yaklaşık 1 hafta sonra daha büyük bir başarı için Lisbon'a çıkacaktı.


2 - La Décima 

Futbol ile az çok ilgilenen her kişi Real Madrid'in 2002 yılından bu yana bir takıntısının olduğunu bilir. " La Décima" . Bu amaç uğrunda David Beckham,Ronaldo,Cristiano Ronaldo,Kaka ve Gareth Bale gibi dünya starlarını kadrosuna katan Real Madrid amacına geçtiğimiz sezon oldukça dramatik bir şekilde ulaşacaktı.Juventus-Galatasaray ve Kopenhag'ın bulunduğu gruptan çıkan Real Madrid sırasıyla Schalke-Dortmund ve Bayern'i de yenerek finale çıkmıştı.Rakip ise ligi ellerinden çalan Atletico Madrid'di.Atletico da Milan,Barcelona ve Chelsea'yi eleyerek finale çıkmıştı.24 Mayıs günü Lisbon da final oynanacaktı.Final de baskı ve stres Real Madrid'in üzerindeydi,maçın başlama düdüğü çaldığında bu stres özellikle Cristiano Ronaldo'nun üzerinde belli oluyordu.36.dakika da kullanılan köşe vuruşunda oluşan karambol de hatalı şekilde öne çıkan Casillas hatasını telafi edemeyecekti,takımın 1 hafta önce La Liga şampiyonluğuna taşıyan golü atan Godin burada da golü atmıştı.Uzun bir süre Real Madrid gol bulmak için çabalarken 92.dakika da Modric'in kullandığı köşe vuruşuna kafayı iyi vuran Sergio Ramos skora dengeyi getiriyordu ve maç uzatmalara gidiyordu.Uzatmaların ilk yarısı 1-1 beraberlikle geçilirken 2.yarı da Angel Di Maria'nın üstün oyunu maça damga vuracaktı.Arjantin'li 110.dakika da sol kanattan içeriye süzülüp kaleye şutunu çekiyordu ; Courtois'den seken topu Bale boş kaleye yollayarak takımını öne geçiriyordu.118.dakika da Marcelo bireysel yeteneğiyle harika bir gol atarak galibiyet yolunda en büyük adımı atarken ; 120.dakika da kazanılan penaltıyı ağlara yollayan Cristiano Ronaldo kupayı takımına getiriyordu.Hakem son düdüğü çaldığında sahada mutluluk gözyaşları hakimken Real Madrid en büyük takıntısı haline gelmiş La Décima'yı sonunda kazanıyordu.


1 - Almanya Dünya'nın En Büyüğü 

2014 yılı Dünya Kupası gibi büyük bir organizasyonu da içinde bulunduran güzel bir yıldı.Bu kupayı en son 1990 yılında kazanmayı başaran Almanya o tarihten bu yana yüzü gülmüyordu.2002 de finale çıkan ama Brezilya'ya boyun eğen Almanya son iki kupadır yarı finalde kupanın şampiyonu olacak takıma yenilerek turnuvaya veda ediyordu.Ancak Panzerler açısından bu kez işler farklı oldu,çok iyi bir çekirdek kadro ile Brezilya'ya gelen Almanya hedefini başarmak için hazırdı.Portekiz-Gana ve ABD ile aynı grupta yer alan Panzerler grubun ilk maçında Ronaldo ve arkadaşlarını 4-0 ile eziyordu.Gana ile oynanan 2.maç inanılmaz bir mücadeleye sahne olurken maç 2-2 berabere tamamlanıyordu.Grubun son maçında ABD'yi 1-0 yenen Almanya gruptan lider olarak çıkıyor ve Cezayir ile eşleşiyordu.120 dakikası 0-0 biten maçta uzatmalarda Cezayir'i 2-1 geçen Almanya çeyrek finalde Fransa'nın karşısına çıkıyordu.Hummels'in kafasından bulduğu golle Fransa'yı da deviren Almanya yarı final de Brezilya'ı darmadağın ederek 7-1 yeniyordu.Final de rakip tıpkı 24 sene önce olduğu gibi Arjantin'di.Maracana da oynanan final maçında üstün olan taraf Arjantin olsa da Almanya maçı kontrolünde bir şekilde tutmayı başarıyordu.90 dakikası 0-0 biten maçın 2.uzatma devresinde sol kanattan gelen ortayı çok iyi kontrol eden Mario Götze düzgün de bir vuruşla takımını 1-0 öne geçiriyordu.Almanya hedefe ulaşma noktasında en büyük adımı atmıştı,kalan dakikalar da skoru korumayı başaran Almanya son düdük çaldığında resmi olarak dünyanın en büyüğü oluyordu.










21 Aralık 2014 Pazar

4 Kupa İle Biten Muhteşem Yıl



2014 yılını bitirmeye yaklaştığımız şu son günlerde en mutlu taraftar kim diye sorsak hepimizden Real Madrid cevabı çıkar eminim.( Kendimin de bir Madridista olarak bu topluluğun içine dahil olduğunu belirtmek isterim.)Real Madrid yıllardan beri süregelen şanssızlığını ve başarısızlıklarını 2014 senesiyle birlikte kırdı ve kupaları toplamaya başladı.

İtalyan teknik adam Carlo Ancelotti'nin göreve gelmesine kulübün içinde ki futbolcular olumlu tepki verse de taraftarların hocaya ilk etap da pek ısındığı söylenemezdi.Hele ki ligin ilk haftalarında zirveden kopması ve Atletico-Barcelona maçlarının kaybedilmesi Ancelotti'nin daha ilk sezondan kovulma ihtimalini akıllara şüphe olarak düşürdü.Ancak 2014 senesi ile birlikte çok şey değişti.Öyle ki yeni yılın ilk maçında başkent ekibi sahasında Celta Vigo'yu 3-0 yenerken lider Barcelona ile arasında ki puan farkı 5'di.Ligde galibiyet serisi yakalayan Real , rakipleri Atletico ve Barca'nın puan kaybetmesiyle birlikte zirveye kadar yükseldi ; sıkışık fikstürde oynanan Kral Kupası maçlarında Osasuna,Espanyol ve Atletico Madrid engellerini aşarak finale çıkan Real Madrid Şampiyonlar Ligi 2.tur maçında da Alman Schalke 04'ü elemişti.Real Madrid 23 Mart da oynanacak El Clasico öncesi liderliği bile almıştı ancak Bernabéu da ezeli rakibine,3 gün sonra da Sevilla'ya mağlup olarak 3.sıraya düşmüştü.Şampiyonlar Ligi'nde ise geçtiğimiz sezondan hezimete uğradığı başka bir Alman temsilcisi Borussia Dortmund ile eşleşen Real Madrid deplasmanda ecel terleri dökmesine rağmen rakibini toplam da 3-2 ile saf dışı bırakarak turu atlayan taraf oluyordu.2 gün sonra yapılan kura çekiminde karşılarına son şampiyon Bayern Munich geliyordu ve belki de dönüm noktası olacak o süreç başlıyordu.Real Madrid'e şans veren insanların sayısı yok denecek kadar azken üstelik herkes Bayern'in İspanyol temsilcisini hezimete uğratacağını düşünmekteydi.Ancak Real Madrid rakibini İspanya da 1-0,deplasmanda ise 4-0 yenerek finale yükseliyordu.12 sene sonra ilk defa finale yükselen Real Madrid yıllardır takıntı haline gelen "La Decima"yı almak için her şeyi hazır hale getirmişti.



Kral Kupası finalinde Barcelona ile karşılaşan Real Madrid Di Maria ve Bale'in golleriyle sahadan 2-1 galip ayrılarak 3 sezon aradan sonra bu kupayı müzesine götürüyordu.Bayern maçından sonra La Liga da yara almaya başlan Real Madrid Valencia-Valladolid ve Celta Vigo maçlarında ki puan kayıplarıyla şampiyonluk ihtimalini kaybediyordu.Artık kulüp de ki herkes Lisbon da oynanacak büyük finale odaklanmıştı,rakip tanıdıktı ; Atletico Madrid.

24 Mayıs günü saatler 21.45'i gösterirken dev maç başladı.Real de Cristiano Ronaldo sakat olmasına rağmen sahadayken ; aynısı rakip Atletico Madrid de Diego Costa için de geçerliydi.Öyle ki Costa daha fazla dayanamayıp maçın başında sakatlanıyor ve sahayı terk ediyordu.İlerleyen dakikalarda Godin'in golüyle öne geçen Atletico Madrid son dakikaya kadar üstünlüğünü koruyor ve tarihinde ilk defa bu kupayı kazanmaya çok yaklaşıyordu.Ancak 92.dakika da Modric'in kullandığı köşe vuruşunda sezonun gizli kahramanı Sergio Ramos kafayı vuruyor ve top ağlara gidiyordu.Uzatmalara giden maçı Bale,Marcelo ve Ronaldo'nun golleriyle 4-1 kazanan Real Madrid 12 sene aradan sonra Şampiyonlar Ligi'ni kazanıyordu.Kötü ve umutsuz başlamış bir sezon için harika bir sezon sonu oluyordu.


Yaz transfer döneminde kadrosunu Dünya Kupası'nın gol kralı James Rodriguez,şampiyon Almanya'dan Toni Kroos,Levante ve Kosta Rika formasıyla harikalar yaratan Keylor Navas ve Javier Hernandez ile güçlendiren Real Madrid kadrosundan Di Maria ve Alonso gibi kilit oyuncularla yolunu ayırıyordu.Bu iki oyuncunun ayrılması çoğu taraftarı sinirlendirmişti ama Ancelotti oyuncuların ayrılığında ki kararların kendilerinde olduğunu kulübün bir suçunun bulunmadığını söylemişti.UEFA Süper Kupası maçında Avrupa Ligi şampiyonu Sevilla ile karşılaşan Real Madrid Cardiff de rakibini yıldızı Cristiano Ronaldo'nun golleriyle 2-0 yeniyordu ve şampiyon oluyordu.İspanya Süper Kupası'nda ezeli rakip Atletico Madrid ile karşılaşan Real Madrid her iki maçta da kötü bir performans ortaya koyarak kupayı rakibine kaptırıyordu ve hüsrana uğruyordu.Ligde de ardı ardına gelen Real Sociedad ve Atletico Madrid mağlubiyetleri ile zirveden de uzaklaşan Real Madrid de geçtiğimiz sene baş gösteren sorunlar yine ortaya çıkıyordu.Ancak Cristiano Ronaldo'nun üstün formunun yanına James'in takıma gün geçtikçe ısınması ve Isco'nun verdiği katkılar başkent ekibini yeniden zirveye taşıyordu.Şampiyonlar Ligi'nde bulunduğu B Grubu'nu 18 puanla tüm maçları kazanarak lider tamamlayan Real Madrid ligde de 12 maçlık bir galibiyet serisi yakalayarak zirveye yerleşiyordu.Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasından ötürü katılmaya hak kazandığı FIFA Kulüpler Dünya Şampiyonası'nda yarı final de CONCACAF şampiyonu Cruz Azul'u 4-0 ile geçen Real Madrid finalde Libertadores şampiyonu San Lorenzo'yu 2-0 yenerek yıl içinde ki 4.kupasını kazanıyordu.



Özetle Real Madrid ve Madridistalar için 2014 yılı harika bir yıl oldu.Takım içerisinde ki sorunların giderilmesi,huzur ortamının yeniden sağlanması ve kupaların da bununla beraber seri şekilde gelmesi gayet olumlu noktalar.Real Madrid'e gönül veren bir taraftar olarak 2015 de de bunun devam etmesini diliyor ve yazımı sonlandırıyorum.


3 Aralık 2014 Çarşamba

Asırlık Çınar | Botafogo


Zamanında kadrosunda Carlos Alberto,Didi,Jairzinho,Garrincha ve Zagallo gibi büyük futbol efsanelerini barındıran ve Brezilya'nın köklü kulüplerinden biri olan Botafogo geçtiğimiz hafta sonu Santos'a boyun eğerek ligden resmen düştü.Son 5 yıllık süreci ele alırsak Botafogo'nun içinden geçtiği durumun senaryosu Oscar da ödül alan filmlerin senaryolarına taş çıkartacak seviyede.Çok değil daha geçtiğimiz sene Doria'lı,Seedorf'lu,Rafael Marques'li,Vitinho'lu kadro ile Brezilya Série A'yı 4.sırada tamamlayan Botafogo başarısının üstüne bir de Carioca 1 Taça Guanabra ve Carioca 1 Taça Rio şampiyonluklarını eklemişti.Teknik direktör Oswaldo de Oliveira yönetiminde göze hoş gelen akıcı bir futbol oynayan Botafogo da bu sezon işler hiç yolunda gitmedi.



2013 sonunda aslında her iki taraf için sürpriz sayılacak bir gelişme yaşandı,teknik adam Oswaldo De Oliveira takımdan ayrıldı.Botafogo yönetimi De Oliveira'nın yerine takımın başına "Brezilya'nın gezgini" diyebileceğimiz Vagner Mancini'yi getirdi.Lig başlamadan sadece 5 gün önce takımın başına geçen Mancini Sao Paulo deplasmanda 3-0 gibi bir skorla hezimete uğradı.Ligin Dünya Kupası dolayısıyla tatile girmesine kadar olan sürede 9 maç yapan Botafogo sadece 2 maç kazanabildi ve üstüne takımın kritik oyuncularından Nicolas Lodeiro'yu Corintihans'a kaptırdı.Ligde ki rakiplerinin yanı sıra en büyük rakibi finansal sıkıntılardı Botafogo'nun.Geçmiş dönemden kalan borçları kapatmak için büyük meblağlara ihtiyaç duyulmaktaydı ve bunu karşılayabilmek için de takımın önemli isimlerinden vazgeçmek şarttı.Dünya Kupası dönüşü lige kötü bir giriş yapan Botafogo ardından gelen Fluminense,Chapecoense ve Santos galibiyetleriyle taraftarlarına nefes aldırtmayı başardı.Takım savunmasının temel direklerinden Doria'nın adının sürekli Avrupa kulüpleriyle anılması Mancini'nin endişelenmesine yol açtı.Takımda Doria gibi kalite bir ismin varlığına rağmen savunma da hala büyük ölçüde sıkıntılar yaşayan Botafogo da beklenen oldu ve yıldız savunma oyuncusu Marseille'ye transfer oldu.


Doria'nın ayrıldığı tarih olan Eylül 1'den itibaren galibiyet sıkıntısına giren Botafogo üst üste 4 maçta kaybetti ardından gelen Cricuma maçında ise berabere kaldı.Şimdi ki tarihe kadar süre gelen 15 hafta da sadece 3 galibiyet ( Goias,Corinthians,Flamengo ) alabildi.Son olarak geçtiğimiz hafta sonu Santos'a Leandro Damiao'nun golleriyle mağlup olan Botafogo uzun süredir taraftarlarının aklında olan korkuyu gerçekleştirdi ve Série B'ye düştü.110 yıllık tarihinde 2.kez bu talihsizliği yaşayan Botafogo taraftarlarının acısını kısmen dindirmek için resmi twitter hesabından şöyle bir açıklama yapıyordu.

" Söylemesi çok kötü ama Botafogo gelecek sezon Série B de oynayacak.Sürecin başından bu yana bir çok problem,hatalar ve yenilgiler oldu.Tüm taraftarlarımızın bizi affetmesini diliyoruz." 

Taraftarların acısı ne derece diner bilinmez ama Botafogo'nun en azından önümüzde ki yıllarda geleceği çok parlak değil,kişisel görüşüme göre son yılların en keyifsiz kalitesiz Brezilya Série A'sında oyun olarak da hiç varlık gösteremeyen Rio ekibi  Série B de neler yapabilecek merak konusu.En son Tulio'nun sezonu gol kralı olarak tamamladığı 1995 de Série A'yı kazanmayı başaran Botafogo görünen o ki bu başarıları daha çok arayacak.

26 Kasım 2014 Çarşamba

Liga MX Apertura - Play-Off Heyecanı !


Liga MX Apertura da normal sezon geçtiğimiz hafta pazar günü sona ererken normal sezonda bir çok sürpriz izleyenleri şaşırtmaya devam etti.Ligin son şampiyonu Club Leon 10.sırada kalarak play-off vizesi alamazken ; Ronaldinho'yu kadrosuna katarak sükse yapan Queretaro ve Guadalajara potanın dışında kalan diğer takımlar oldu.Normal sezonu lider bitiren takım 31 puanla Club América olurken son sıra da Süper Kupa şampiyonu Morelia kaldı.Gol krallıklarını Mauro Boselli ile Camilo Sanvezzo'nun 12 golle paylaştığı Liga MX Apertura da sezon boyu 4 hat-trick yapıldı. :

Raul Jimenez > Club América'nın Puebla'yı 4-0 yendiği maç.
Dorlan Pabon > Monterrey'in Cruz Azul'u 3-1 yendiği maç.
Matias Alustiza > Pachuca'nın Atlas'ı 3-1 yendiği maç.
Miguel Layun > Club América'nın Santos Laguna'yı 4-1 yendiği maç.

İlk 8 sırada yer alan takımların play-off bileti kazandıkları Liga MX Apertura da eşleşmeleri ele alacağım.

Club América - UNAM


Normal sezonu zirve de tamamlayan Club América play-off biletini son hafta kazanmayı başaran UNAM ile eşleşti.İki takım normal sezonda 31 Ağustos da Azteca da karşılaşırken UNAM maçı Dante Lopez'in attığı golle 1-0 kazanmıştı.Club América ligin Leon'dan sonra en fazla gol atan takımı konumunda bulunurken UNAM'ın ligin en fazla gol yiyen ekiplerinden biri olması serinin gollü geçeceğine en basit kanıt.América ligde ki diğer takımlara nazaran hücum gücü ağır basmasıyla bilinen bir ekipken UNAM'ı da yapı olarak América'ya benzetebiliriz.Özellikle Eduardo Herrera ve Ismael Sosa ikilisi takımın gol yükünü çekerken yaşlı kurt Daniel Luduena'nın da yaptıkları gözden kaçmamalı.İki takımın aralarında yaptığı son 5 maçın 3'nden Club América galip çıkarken ; UNAM ise 2 kez galip geldi.Yapılan son 2 maçta Azteca daydı ve 2 maçta da UNAM kazanan taraf olmayı başardı.Hücum gücü olarak ligde rakibi zor bulunan takımlardan olan América'nın bu zorlu geçecek seriyi kazanacağını düşünmekteyim.

Toluca - Chiapas 


Normal sezonu 29 puanla 4.sırada tamamlayan Toluca ile 28 puanla 5.sırada tamamlayan Chiapas güç seviyesi olarak birbirlerine çok yakın seviye de iki ayrı takımlar.27 Temmuz da Estadio V.M Reyna da kozlarını paylaşan bu iki takımın mücadelesinden galip çıkan taraf ev sahibi Chiapas oldu.Vuoso ve Armenteros'un gollerine son dakikalar da Gabriel Farfan'ın kendi kalesine attığı golle karşılık veren Toluca maçtan mağlubiyetle ayrıldı.Chiapas'ı bu seri de bir adım önde görmekteyim.Ligin en az yenilen ekiplerinden biri olan Chiapas son 5 hafta da aldığı 4 galibiyetle de parmak ısırtıyor.Toluca ise rakibine nazaran ligin son haftalarında düşüşe giren bir form grafiği içerisinde ve bu maça kadar toparlanmaları zor gözüküyor.İki ekibin arasında yapılan son 10 karşılaşma da 5 Toluca,2 Chiapas ve 3 beraberlik çıktı.Sonuç olarak bu eşleşme de Chiapas'ı bir adım önde görmekteyim ve turu Emiliano Armenteros farkıyla geçeceklerini düşünüyorum.

UANL - Pachuca


İşte harika bir eşleşme ! 31 puanla ligi 2.bitiren UANL ile 25 puanla play-off biletini 7.sıradan kapan Pachuca'nın eşleşmesi play-off'un bu turunun en heyecan çekici eşleşmesi olarak duruyor.Ligde en son mağlubiyet gördüğü tarih olan 31 Ağustos'dan beri maç kaybetmeyen UANL bunun yanında sağlam savunması ile dikkat çekiyor.Play-off'a kalan takımlar arasında yediği 17 golle en az gol yiyen takım unvanına sahip olan UANL rakip filelere 25 gol yolladı.Tam bir genç oyuncu üretme fabrikası olan Pachuca ise son hafta Veracruz'u mağlup ederek play-off'a katılmayı garantiledi.Arjantin'li Ariel Nahuelpan'ın gol yükünü çektiği Pachuca 17 maçta 20 gol atmayı başardı ve 18 gol yedi.Bu iki ekibin 28 Eylül de ki yaptığı karşılaşmadan galip çıkan taraf UANL Tigres olurken mücadele 3-2 sona ermişti.Serinin sıkı ve kapalı 2 maçtan oluşacağını düşünüyorum,iç sahada ki güçlü form grafiği ile UANL'ı bir adım önde görüyor ve yarı finale yükseleceklerini düşünüyorum.

Atlas - Monterrey 


31 puanla ligi 3.sırada tamamlayan Atlas ile 27 puanla 6.sıradan play-off vizesi alan Monterrey'in karşılaşması ilgi çekici türden.Atlas bilindiği üzere lige dolu dizgin başlamış ilerliyorken 28 Eylül de yapılan maçta Monterrey'den sert bir tokat yiyerek kendine gelmişti.O maçı 2-1 kazanan Monterrey daha sonra Leon'u yendi ve ardından uzun bir süre maç kazanamadı ! İki takımın aralarında yaptığı son 10 maçın 4'ünü Atlas ; 4'ünü Monterrey kazanırken 2 karşılaşma da berabere tamamlandı.Atlas şüphesiz bu seriden galip ayrılmak için tecrübeli oyuncusu Rodrigo Millar'ın zinde kalmasını isteyecek.Monterrey'in ise şüphesiz en büyük kozu gol krallığını son hafta kaçıran Dorlan Pabon.Normal sezonda 11 gol atan Pabon gol krallığını son hafta kaçırmıştı.Serinin sonucunu Pabon'un iyi performansının belirleyeceğini düşünürken form grafiğinden ötürü Atlas'ı bir adım önde görüyorum.




8 Kasım 2014 Cumartesi

Ángel Di María | Dağların Arasından Doğan Güneş



Kraliçe arı ruhuyla çalışıp işçi arı gibi hareket eden futbolculara hayatımız boyunca hepimiz tanıklık etmişizdir,spot ışıkları onların üstünde olmaz.Kritik bir maçtan sonra basın mensupları tarafından soru yağmuruna tutulmazlar belki ama saha da en çok mücadeleyi verip en çok çabayı sarf eden de hep onlar olur.Bu futbolcuların son halkası da 2014 yılı kendisi için rüya gibi geçen Ángel Di María nam-ı diğer El Fideo..




Sıcak bir yaz akşamı adımını attığı Santiago Bernabéu stadyumundan dünyanın en konuşulan futbolcularından biri olarak çıkması kendisi başta olmak üzere hiç kimsenin aklına gelmezdi şüphesiz.Di Maria son derece mütevazı bir şekilde yetiştirilmiş,küçüklüğünde nispeten sağlık sorunlarıyla uğraşmış bir insan olarak hayatta her şeyin değerini iyi kavrayanlardan biri oldu.22 numaralı formayı sırtına geçirdiği Real Madrid de toplam 191 maça çıkmayı başaran El Fideo kulüp tarihinin en özel günlerinde başrol oyuncularından biri oldu.

2014 yılı onun için hiçte iyi başlamadı aslında,devre arası transfer dönemi girdiğinde Angel'in Madrid ekibinden ayrılma haberleri kulisler de dolaşıyordu.Öyle ki Celta Vigo ile oynanan yeni yılın ilk maçında teknik direktör Carlo Ancelotti'nin onu oyundan alması üzerine tepkisini malum yerini tutarak gösteren Di Maria taraftarlardan da eş zamanlı olarak büyük bir tepki almıştı.Real Madrid taraftarı bu tarz tepkilere alışkın değildi,Florentino Perez hiç değildi ! Bu hareket üzerine Di Maria'nın takımdan ayrılma iddiaları iyice artarken İtalyan teknik adam her toplantı da oyuncusunu satmayacağını söyleyerek Di Maria'nın takımda kilit rolde ki isimlerden biri olduğunu belirtiyordu.Ancelotti'nin 4-3-3'ünde köprü görevi gören Di Maria bu performansı ve yeni mevkisi sayesinde Arjantin Milli Takımı ile de seviye atlamıştı,bir çokları Ocak ayından Di Maria'nın performansını net gösterebildiği Arjantin'in Dünya Kupası'nda neler yapabileceğini konuşuyordu.

Celta maçında ki yaşanan olaylardan sonra taraftarın tepkisini gösterdiği performansla dindirmeyi başaran Di Maria ; özellikle takımın süper starı Cristiano Ronaldo'nun kırmızı kart cezası kapsamında ki süre zarfında takımı ayakta tutmasıyla taraftarları mest etti.Arjantinli oyuncu git gide seviye atlayan performansını 23 Mart da oynanan El Clasico da en üst seviyeye taşısa da takımının yenilmesine engel olamıyordu.Ancak bu kadar kötü başlayan bir yeni yıl için ilk çeyrek tamamlandığında her şey çoktan yoluna girmişti ! 



Mestalla da oynanacak İspanya Kral Kupası finalinde rakip tıpkı 3 sene öncesinde olduğu gibi ezeli rakip Barcelona'ydı.Di Maria 3 sene önce yine bu statta oynanan maçın uzatma dakikalarında Portekizli Cristiano Ronaldo'ya harika bir asist yapmış ve maçı da bir kırmızı kartla tamamlamıştı.2014 de ki finalde Cristiano sakatlığı sebebiyle sahada yer alamayacaktı ve gözler Madrid temsilcisinde direkt olarak Di Maria ve Gareth Bale'e çevrilmişti.Son derece stres altında oynanan maç 2-1 Real Madrid üstünlüğüyle son bulurken Arjantinli Di Maria maçın açılış golünü kaydetmişti,başrol de olamamıştı zira Galli Bale harika bir gol atarak kupayı Madrid'e getiren isim olmuştu ! 

Di Maria ailesi için de işler yoluna girmişti,kızları Mia sağlık sorunlarını atlatmış ve sağlığına kavuşmuşken babası da yeşil sahalarda şanına şan katmaya devam ediyordu.Real Madrid Lisbon da oynanacak Şampiyonlar Ligi finaline Bayern'i ezerek çıkarken Di Maria Atletico Madrid maçı öncesi basının özellikle dikkat çektiği isimlerden biri oluyordu.Stili topla dikine oynayıp arkadaşlarına boş alan açmaya dayanan Di Maria'nın kapalı ve sert oynayan Atletico takımı karşısında kilit rol üstleneceği aşikardı ve öyle de olacaktı.24 Mayıs gecesi oynanan final Real Madrid için hiç de iyi başlamamıştı,90.dakikaya kadar gol atamayan ve üstüne yenik durumda olan Real Madrid için kupa ellerinden kayıp gitmek üzereydi ama imdada Sergio Ramos'un altın kafası yetişmişti.Uzatmalara giden maçta karşısında oynayan Juanfran'ın da fizik olarak düşmesini çok iyi değerlendiren Di Maria 2.golün kıvılcımını ateşleyerek takımına zaferi getiren isimlerden biri oluyordu.Destansı şekilde geçen finali Real Madrid 4-1 kazanırken Di Maria Sir Alex Ferguson tarafından maçın adamı ödülüne layık görülüyordu ! Angel artık kendini ülkesiyle birlikte Dünya Kupası'na adamak zorundaydı ve yaklaşık 1 hafta sonra kampa katılacaktı.



Sabella'nın 23 kişilik aday kadrosuna davet alan Angel Di Maria ; Messi,Aguero,Higuain ve Lavezzi gibi yıldızlarla dolu Arjantin Milli Takımıyla başarıya ulaşmaya hazırdı.Diğer gruplara nazaran kolaya bir grupta yer alan Arjantin kupa serüvenine Bosna Hersek maçıyla başladı,ne Arjantin ne Di Maria bu maçta çok tatmin edici bir oyun sergileyemezken Arjantin maçı 2-1 kazanmayı başardı.Akabinde gelen maçta İran ile karşılaşan Arjantin kaptan Messi'nin son dakika da verdiği hayat öpücüğüyle gruptan çıkmayı garantiliyordu.Nijerya ile oynanan grubun son maçında Arjantin 3-2 ile galibiyete ulaşırken üst turda İsviçre ile eşleşiyordu.Di Maria grup aşamasında Messi'den sonra takımın en efektif oyuncusu olarak dikkat çekmişti,İsviçre ile oynanan 2.tur maçında Di Maria sahada kaleyi en çok yoklayan isim olmuştu,öyle ki 118.dakikaya kadar 10'un üstünde şut atan Di Maria en sonuncusunu gol yapmayı başaracak ve takımını çeyrek finale çıkaracaktı.Çeyrek final de rakip Belçika'ydı.Higuain'in attığı golle maça 1-0 önde başlayan Arjantin de keyifler de yerindeyken Di Maria'nın daha maçın başında sakatlanması yüzleri düşürüyordu.Di Maria'nın saha dışına çıkarken ki yüz ifadesi kötü haberlerin işaretini verirken maç sonu Sabella'dan o beklenen açıklama geliyordu."Angel Dünya Kupası'nın maalesef kapattı." Arjantin için işler bu kadar kritik bir raddeye ulaşmışken takımın en önemli 2 oyuncusundan birinin yokluğu son derece talihsizdi.Arjantin Hollanda'yı da eleyerek finale çıkarken ; finalde Almanya'ya boyun eğiyordu ve dünya 2.si olarak kupayı tamamlıyordu.O maçta forma giyemeyen Di Maria maç sonrası madalya töreninde gözyaşlarıyla ayakta zor durmaya çalışırken Arjantin için Dünya Kupası acı bir son ile kapanıyordu.

Real Madrid başkanı Florentino Perez'den maaşına zam talebi istedi ve bu reddedildi haberiyle uzun süre MARCA'nın ana sayfasından düşmeyen Di Maria'nın adı Paris Saint Germain ile ciddi olarak anılmaya başlamıştı.Ancak Fransız ekibinin Finansal Fair Play kapsamın da ciddi sorunları vardı ve bu transferin gerçekleşmesi imkansız gibi görünüyordu.Ağustos başı Real Madrid kampında görülen Angel Di Maria'nın gitmesini taraftarlar da istemiyordu.Ancak başkan Florentino Perez için taraftarların tepkisi pek önemli değildi,zira kendisi yıllar önce kulübün efsanesi Fernando Hierro'yu kapının önüne koymuştu ! Dünya Kupası'nı gol kralı olarak kapatan James Rodriguez'i kadrosuna katan Real Madrid de Di Maria'nın ayrılmasına kesin gözüyle bakılırken beklenen oluyordu ve Arjantinli yıldız Ağustos ayının son günlerinde kendisini Manchester United'lı yapan imzayı atıyordu.


  £59.7 gibi bir bedele Britanya futbolunun en pahalı ; dünya tarihinin ise en pahalı 5.futbolcusu olarak transfer edilen Angel Di Maria'nın gelişi Manchester United taraftarlarını çok mutlu etmişti.Di Maria Manchester United formasını ilk giydiği Burnley maçında yeteneğinden esintiler sunmayı başarırken ilk golüyle tanışması milli maç arasından sonrasını bulacaktı.Miili maç arasında da küçük çaplı bir masal yazan Di Maria Arjantin ile Almanya'yı karşı karşıya getiren özel bir maçta 1 gol-3 asistle sahanın yıldızı olarak ülkesine zaferi getiriyordu.Old Trafford da çıktığı ilk maç olan QPR maçında frikikten bir gol atan Arjantinli yıldız taraftarların daha ilk maçtan sevgilisi oluyordu.Akabinde takip eden maçlarda sürekli Manchester adına sahanın 1 numaralı aktörü olan Angel Di Maria takım için ne kadar kilit bir rol üstlendiğini gözler önüne seriyordu.Arjantinli yıldız 2014 yılında yaptıklarının meyvesini FIFA'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı Ballon d'Or 23 kişilik aday listesinde aldı.Ödülü kazanır mı kazanmaz mı bilinmez ama şu bir kesin ki Di Maria o ödülü kazanmak için gereken her şeyi yaptı .! 

28 Eylül 2014 Pazar

Rekorların Adamı | Cristiano Ronaldo



Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro.. Portekiz'li futbolcu 2014-2015 futbol sezonuna da flaş bir giriş yapmayı başardı ve bunu da devam ettirecek gibi duruyor.Son günlerine yaklaştığımız şu Eylül ayını domine etmeyi başaran Portekiz'li Real Madrid formasıyla bir çok rekoru alt üst etti.Bu rekorları kısaca derleyerek aktarmak istedim.

Real Madrid formasıyla çıktığı 255 maçta 265 gole imzasını atan Portekiz'li futbolcu kırılması güç bir başarıya ulaştı.Maç başında 1.04 gibi harika bir gol ortalaması tutturan Cristiano son olarak Villarreal'e attığı golle kulüp tarihinin büyük efsanesi Carlos Santillana'yı geride bırakarak liste de 3.sıraya yerleşti. ( Lig de atılan gol sayılarından bahsediyorum.Cristiano'nun ligde 187,Santillana'nın 186 golü var. ) 

- Real Madrid formasıyla bu sezon La Liga da 5 maça çıkan Cristiano Ronaldo sadece Real Sociedad deplasmanında takımını yalnız bıraktı,Portekizli La Liga'nın 6.haftasını tamamlarken ligde 10 gole ulaşmayı başardı ve bunu lig tarihinde yapmayı başaran ilk Real Madrid'li futbolcu oldu.

- Son olarak Salı gecesi Elche karşısında 4 gol atmayı başaran Cristiano ; Real Madrid formasıyla La Liga 21. kez hat-trick yaparak kulübün en büyük efsanesi 22 hat-trickli Alfredo Di Stefano'ya bir adım daha yaklaştı.Tüm kulvarları baz alırsak Cristiano'nun 25 hat-trick'i bulunmakta ; Arjantin'li Alfredo Di Stefano'nun ise Real Madrid formasıyla tüm kulvarlar da 28 tane hat-trick'i bulunuyor.


.. Cristiano Ronaldo Real Madrid formasıyla daha çok gol atacak gibi duruyor.Real Madrid formasıyla son 5 maçta 10 gol atmayı başaran Portekiz'li sezona harika bir giriş yaptı.Bir çokları ondan nefret etse de o bunu kafaya takmıyor ve bu olayı şöyle açıklıyor ; 

" Sizin sevginiz beni güçlü yapar,nefretiniz ise durdurulamaz." 




12 Eylül 2014 Cuma

Liga MX Apertura'dan Satır Başları



Meksika futbolunun en üst seviyesin de ki ligin 68.yılı da bu sene çetin bir yarışa sahne olacağa benziyor.Liga MX Apertura da şimdiden 7 hafta geçmişken liderlik yarışı defalarca el değiştirdi.Yazıma başlamadan önce ligin genel akışıyla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Meksika Ligi ; Liga MX Apertura ve Liga MX Clasura olarak iki farklı klasmanda oynanmaktadır. 18 takımın mücadele ettiği bu liglerde 17 maç sonunda ilk 8 sırayı alan takım şampiyonluk kupasını kazanmak için play-off mücadelesine girmektedirler.Ligi ilk sırada bitiren takım 8.sırayı alan takımla ; 2. takım 7. ile ; 3.takım 6.ile ve son olarak 4.takım 5.ile mücadele etmektedir.Tüm eşleşmeler elemeli iki maçtan oluşurken en çok gol avantajına sahip olan takım üst tura çıkmaktadır.Liga MX Apertura ve Liga MX Clasura'yı geçen sezon Club Leon takımı kazanmıştır.

Şimdi gelin 7 haftası geride kalmış olan Liga MX Apertura da ki takımların form durumlarını,öne çıkan oyuncuları ve yıldız olmaları muhtemel isimleri değerlendirelim.

1.Club América :  Maçlarını 105.000 kişilik Estadio Azteca da oynayan América sezona en iyi giren takım oldu.Kulübün başında geçen sene taraftarların dahi istemediği Antonio Mohamed bulunurken América şimdiye kadar 7 haftası geçen bu ligde sadece 1 mağlubiyet gördü ve 16 puanla zirvede.Ligin en çok gol atan takımı olan América da gol yükünü attığı 4 golle Oribe Peralta çekti.Ağustos sonunda Atletico Madrid'e sattıkları genç oyuncuları Raul Jimenez de ligde 4 gol atmayı başarmıştı. ( Şimdiden bu oyuncunun çok büyük bir futbolcu olacağını belirteyim.)

Dikkat Çeken İsimler :  Takımın 10 numarası Paraguay'lı Osvaldo Martinez  şu ana kadar takımın saha içinde ki patronu görevini görmekte.Yetenekli bir oyuncu olmasının yanı sıra çokta zeki bir isim olan Martinez'in performansı yüksek olduğunda América'nın kazanma şansı da o kadar artıyor.Dünya Kupası'nda Meksika ile takdire şayan bir performans ortaya koyan Miguel Layun da takımın dikkat çeken isimlerinden biri,başarılı oyuncu tatilden de diğer arkadaşlarına nispeten geç dönmesine karşın zindeliğiyle dikkat çekti ve ligde şu anda 1 golü var.ABD'li defans oyuncusu Ventura Alvarado ise az maçta forma almasına karşın benim dikkatimi çekmeyi başaran isimlerden biri oldu.

2.Monterrey :  2013 yılını hayal kırıklığıyla kapatan Monterrey yeni teknik adamı Carlos Barra yönetiminde sezona oldukça iyi bir giriş yapmayı başardı.Tıpkı Club América gibi oynadığı 7 maçta sadece 1 mağlubiyet alan Monterrey ligin gol kralını kadrosunda barındırıyor.Kolombiya'lı Dorlan Pabon ligde şu ana kadar toplam 7 gol atmayı başarırken bu alanda zirveyi ele geçirdi.

Dikkat Çeken İsimler : Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Monterrey de şu ana kadar dikkatleri en çok üzerine çeken isim gol kralı Dorlan Pabon oldu.Pabon attığı birbirinden nefis gollerinin yanı sıra takım arkadaşlarına verdiği rahatlık ile de dikkat çekti.20 yaşında ki ABD'li Joaquin Hernandez de 2 maçta forma giymesine karşın 1 gol atmayı başararak dikkatimi çeken diğer bir isim oldu.Paraguay'lı Juan Rodrigo Rojas ise takımın saha içinde ki savaşçı orta sahası rolünde dikkat geçerken Cesar Delgado ise maestro rolünü layıkıyla yerine getirmeye devam etmekte.21 yaşında ki savunma oyuncusu Bernardo Hernandez'in daha fazla oynatılması ihtimali içimi bu sezon başı heyecanlandırsa da henüz bu oyuncu 1 maçta forma giydi.


3.Club Atlas : Zirveyi 2 puan geriden takip eden Atlas ise geçen sezon son anlarda kaçırdığı şampiyonlukların yaralarını teknik direktörleri Tomas Boy ile sarma derdinde.Gol atmaktan önce gol yememeyi hedefleyen Atlas'ın uzun vadede bu planının işe yarayacağını düşünmekteyim.Şuan için hedefe ulaşma konusunda gayet emin adımlarla ilerliyorlar.

Dikkat Çeken İsimler : Kulüpte dikkatleri en çok üzerine çeken isimlerden olan Jahir Barraza lig maçlarında olmasa da kupa maçlarında kendini izleyiciye ispatladı.20 yaşında ki orta saha oyuncusu Arturo Gonzalez de Boy'un en güvendiği isimlerden biriyken sağlam yapısıyla ve yüksek tekniğiyle dikkat çekiyor.Ligde forma giydiği 4 maçta 2 gol atan Martin Barragan da takımın gole ihtiyacı olduğu anlarda başvurulacak isimlerden biri.


4.Santos Laguna :  Ligin seyir zevki yüksek takımlarından Santos Laguna da Pedro Caixinha yönetiminde ilerisi için umut saçmaya devam ediyor.Tıpkı Atlas gibi bir futbol anlayışı benimsemesine rağmen Atlas'a oranla daha çok zevk veren Santos Laguna da gol yükünü Andres Renteria çekiyor.Kolombiya'lı oyuncu ligde forma giydiği 7 maçta 3 gol atmayı başardı.

Dikkat Çeken Oyuncular :  Orta saha oyuncusu Nestor Calderon Meksika futbolu adına beni ümitlendiren isimlerden biri.Her ne kadar yaşı 25 olsa da kendini 17 yaşında ki bir genç futbolcu gibi ispatlamaya çalışan Calderon takımın en çalışkan isimlerinden biri,takımın en golcü ismi Renteria ise fırsatçılığıyla Kolombiya taraftarlarına önümüzde ki yıllarda mutluluk verecektir.Defans oyuncusu Jose Javier Abella ise takımın 5 gol yemesinde ki en önemli pay sahiplerinden olarak dikkat çekerken ilerisi için umut veriyor.20 yaşında ki defans oyuncusu Sergio Ceballos da ümit veren bir isim.Laguna yukarıda da belirtmiş olduğum gibi izlemesi keyif veren bir takım ve gençlere şans vermekten kaçınmayan bir takım.Bu sezon büyük işler yapmalarını umuyorum.


5.Pachuca : Çılgın teknik adamı Enrique Meza yönetiminde lige güzel bir başlangıç yapan Pachuca da ilk haftalarda işler istenilen gibi gitmese de özellikle Atlas ve Leon galibiyetleri takıma büyük moral depoladı.Gol yükünü Arjantin'li Ariel Nahuelpan'ın çektiği Pachuca takımında ilerisi için sıkıntı çıkaracak tek sorun oyunun sadece 2-3 kişi arasında çizilmesi olarak gösterilebilir.Alustiza,Carreno ve Nahuelpan'ın formsuzluk sıkıntısı çektiği maçlarda ne yapacaklarını merakla bekliyorum.

Dikkat Çeken Oyuncular : Genç orta saha oyuncusu Erick Gutierrez özellikle takım da forma giydiği maçlarda dinamizmi ile dikkatimi çekmeyi başarırken takımın güveneceği isimlerden biri.Yaşından çok olgun oynayan Gutierrez ileri ki yıllarda Avrupa'ya yüksek bir bedele transfer yapabilir.Diğer bir isim ise genç forvet oyuncusu Hirving Lozano.Lozano ligde 3 gol atmayı başarırken Meksika'nın 2018 Dünya Kupası'nda ki forvetleri listesinde ilk sıralarda yer almayı hak edecek işler yapmaya devam ediyor.


6.Chiapas :  Sergio Bueno yönetiminde lige fena sayılmayacak bir giriş yapıp play-off potasında yer alan Chiapas sezonun sürpriz ekiplerinden biri olarak dikkat çekti.Bunun yanında América ve Leon'dan sonra ligin en golcü takımı olan Chiapas da gol yükünü uzun bir İspanya yolculuğundan sonra Meksika'ya geri dönen Emiliano Armenteros çekiyor.Ligin keyif veren futbollarından birini oynayan Chiapas da tek sıkıntı takımın yaş ortalamasının diğer takımlara nazaran fazla olması.

Dikkat Çeken Oyuncular : Bu kadar tecrübeli oyuncu arasından dikkatimi çeken genç oyuncu sayısı azken bunların arasına girmeyi başaran Brezilya'lı savunma oyuncusu Bruno Pires oldu.Pires ligde forma giydiği maçlarda ki sağlam duruşu,topa müdahalelerinde ki başarısı ve kafa toplarında ki isabet oranı ile dikkat çekerken Brezilya da geleceğinin olduğunu ispat etti.Kendini yeniden bulan Arjantin'li 33 yaşında ki Vicente Vuoso ise gollerini sıralamaya devam ediyor.


7.Toluca : José Cardozo yönetiminde ligde Paraguay futbol esintisini en çok yaşatan takım olan Toluca da geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor.Bileği bükülmesi zor bir takım olan ve savaşçı bir takım olan Toluca ligin az gol yiyen ekiplerinden biri.Takımın gol yükünü Paraguay'lı forvetler Edgar Benitez ve Pablo Velazquez çekerken bu ikilinin oluşturduğu kimya ligin en iyilerinden diyebilirim.Özellikle Velazquez bu sezon en beğendiğim oyunculardan biri.

Dikkat Çeken Oyuncular : Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Pablo Velazquez bu sezon yakaladığı form grafiği ile ben dahil çoğu kişinin dikkatini çekmeyi başardı.23 yaşında ki orta saha Carlos Orrantia takımın en istikrarlı oyuncusuyken onun olmadığı maçlarda takımı zorluk çekiyor.Ligde uzun vade de başarı için Orrantia'nın her maç saha da kalması lazım kısaca.Dönem dönem forma şansı bulan Marco Bueno da forvette fırsatçılığıyla dikkat çeken isimlerden biri oldu.


8.Queretaro : Brezilya'lı futbol efsanesi Ronaldinho'yu renklerine bağlayarak büyük bir sükseye imza atan Queretaro Ignacio Ambriz yönetiminde zaten dikkat çekici bir takımken şimdi daha da keyifli hale gelmiş durumda.Geçen sezon Apertura'yı 7.sırada tamamlayan Queretaro bu sezon play-off potasının son sırasında.Brezilya'lı forvet oyuncusu Camilo geriye kalan maçlarda takımın gol yükünü çekmeyi başarırken bu oyuncunun Ronaldinho ile yakalayacağı uyum merak konusu.

Dikkat Çeken Oyuncular : Dönem dönem forma şansı alabilen genç savunma oyuncusu Juan Manuel de Alba oynadığı maçlarda seyircinin beğenisini kazanmayı başarırken Brezilya'lı oyuncu Camilo çoktan taraftarın sevgilisi olmuş vaziyette.Camilo ince bilekleri sayesinde harika çalımlarla başımızı da döndürürken golcülüğüyle de parmak ısırtıyor.Diğer bir golcü Ricardo Jesus ise beklentilerimin biraz altında kalsa da sezona nispeten iyi bir giriş yaptı.


9.Tigres : Takımın başında uzun bir süredir bulunan Ricardo Ferretti yönetiminde ligin keyif veren futbollarından birini oynayan Tigres play-off potasının şimdilik 1 adım aşağısında ama 17 maç sonunda o potada yer alacaklarına inanmaktayım.Takımın gol yükünü Kolombiya'lı Hernan Burbano çekerken Joffre Guerron da ona attığı gollerle destek verdi.

Dikkat Çeken Oyuncular : Genç oyuncu Ramon Martinez kupa maçlarında forma şansı bulmasına karşın dikkatimi çekmeyi başardı.Martinez ligde de şans bulması takdirde kendini ispat etme fırsatını yakalayacaktır.Yine genç savunma oyuncusu Antonio Briseno da özellikle gol yollarında taraftarın içini rahat ettiren isimlerden biri oldu,bu oyuncunun da önünün açık olduğunu düşünüyorum.


10.Guadalajara :  Yeni teknik direktörü Carlos Bustos idaresinde lige pek de istediği gibi giremeyen köklü ekiplerden Guadalajara son yıllarda ki başarısızlığını unutturmak istese de takımın sadece sahada mücadele etmediği hatırlatalım.Hala baş göstermekte olan bir başkan sorunu kulübün başını yeterince ağrıtırken taraftarların çoğu zaman antrenman tesisini bastığın belirtelim.Nispeten son haftalarda toparlanan Guadalajara da gol yükünü 20 yaşında ki Carlos Fierro çekti.

Dikkat Çeken Oyuncular : Carlos Fierro yeteneğiyle parmak ısırtmaya devam ediyor,belki de bu genç yeteneğin en büyük şanssızlığı sadece kulübün en kötü zamanlarından birine denk gelmiş olması.Öyle ki Fierro'nun bu performansı bile taraftarlar arasında onay bulmuyor.22 yaşında ki kaleci Jose Rodriguez de Guadalajara'nın ligin en az gol yiyen takımlardan biri olmasında ki en büyük pay sahibi,ligin en çok kurtarış yapan kalecilerinden biri olan Rodriguez ilerleyen yıllarda milli takımın as kalecisi olabilir.


11.Cruz Azul : Play-off potasını 1 puan geriden gizlice takip eden Cruz Azul da Luis Fernando Tena yönetiminde geçen sezonun yaralarını sarmaya çalışıyor.Cruz Azul geçtiğimiz sezon Clasura'yı zirve de bitirmesine karşın play-off'a ilk turda veda etmişti.Takım daha çok sağlam savunma oyununa önem gösterirken ligin sert takımlarından biri olma unvanını da koruyor.

Dikkat Çeken Oyuncular : Cruz Azul da Arjantin'li orta saha oyuncusu Mauro Formica oynanılan maçların hepsinde forma giymeyi başararak takımın Marco Fabian ile birlikte en istikrarlı oyunculardan biri olmayı başardı.Formica her ne kadar Avrupa seyahati yapmış ve orada tutunamamış olsa da Cruz Azul'un bu sezon en iyi oyuncularından biri.Takımın en golcü ismi Ekvador'lu Joao Rojas ise hücum yolunda dikkatimi çeken tek isim oldu,en azından Copa America daveti almayı hak ediyor şimdilik.


12.Puebla : Ligin en çok gol yiyen ekiplerinden biri olan Puebla 2 hafta önce bir teknik direktör değişikliğine gitti.Arjantin'li teknik adam Rubén Romano'nun görevine son verilirken Meksika'lı Jose Luiz Sanchez Sola takımın başına getirildi.Sola en az Miguel Herrera kadar ateşli bir teknik direktör ve ligde adından çokça söz ettireceğe benziyor.

Dikkat Çeken Oyuncular : 21 yaşında ki savunma oyuncusu Luis Lorona kumaşı olan ve geleceğe ışık saçan bir savunma oyuncusu.Üst düzey bir takıma transfer olması durumunda kendini daha da gösterme yeteneğine sahip olduğuna inanıyorum.21 yaşında ki Eduardo Perez ise bu sezon 1 gol atmayı başarırken dikkat çekmeyi başaran diğer bir isim oldu,ama Lorona da ki bahsetmiş olduğum şart Perez de de geçerli.


13.UNAM : Teknik direktörlük koltuğunu uzun bir süre düzene oturtamayan UNAM 18 Ağustos da en son Guillermo Vazquez de karar kıldı ve yollarına şimdilik devam ediyorlar.Ligin en tatsız futbollarından birini oynayan ve pek seyir zevki olmayan UNAM da oyuncuların kart konusunda ki disiplinsizlikleri de dikkat çeken diğer bir nokta.

Dikkat Çeken Oyuncular : 26 yaşında ki Eduardo Herrera takımın attığı gollerin yarısından fazlasında imzası bulunan oyuncu olarak dikkat çekiyor.Herrera takımın tek güveneceği isim olma özelliği taşırken Vazquez'in de bu kadar karmaşa içinde elini rahatlatan tek oyuncu diyebilirim.Carlos Campos ve Roberto Ramirez de büyük takımlarda şans bulmaları durumunda Avrupa yolculuğuna bile çıkacak yetenekte oyuncular.


14.Tijuana : Eylül'ün ilk günü teknik direktörlük görevine Cesar Farias'ın yerine Daniel Guzman'ı getiren Tijuana lige yapılan berbat başlangıcı biraz olsun düzeltme derdinde.Ligde ilk iki haftayı yenik kapattıktan sonra 5 maçtır mağlup olmayan Tijuana da işler istatistik olarak iyi gibi gözükse de takım belirgin olarak skor üretme sıkıntısı çekiyor.

Dikkat Çeken Oyuncular : Arjantin'li Dario Benedetto taraftarları ayağa kaldıran tek oyuncu olmayı başardı.10 numarayı kulüpte sırtına geçiren bu formanın da hakkını veren Arjantin'li isim Guzman'ın elini rahatlatan bir isim ancak Alfredo Moreno'nun formsuzluğu onun da formunun düşmesine sebep olabilir zira Moreno berbat bir yıl geçiriyor.ABD'li 24 yaşında ki orta saha oyuncusu Joe Corano bu kaos sezonunda işini iyi yapan oyunculardan olurken ; başka bir ABD'li Gregory Gaza da savunma da takım iyi olduğu zaman iyi işler yapıyor.Ancak Gaza'nın çok güvenilecek bir oyuncu olmadığını söylemek gerek.


15.Veracruz : Ligin en az gol atan iki takımından biri olan Veracruz da Cristobal Ortega'nın kredisi dolmak üzere.Veracruz ligin son sıralarında demir atmış vaziyetteyken buradan çıkması da pek mümkün görünmüyor.

Dikkat Çeken Oyuncular : Takımın geneli çok formsuz ve sorunlu bir yıl geçirirken bunca ismin arasından bir genç öne fırlıyor.Victor Mannon.. Bu sezon forma giydiği 3 maçta 2 gol atmayı başaran 22 yaşında ki oyuncu Veracruz taraftarlarının yüzünü güldüren tek isim.Mannon'un bu kadar forma şansı bulmasının önemli bir sebebi ise Borja'nın çok kötü bir yıl geçirmesi.Ama yine de Mannon'un durumu gayet iyi ve ileride önemli işler yapabilir.


16.Club Leon : Gustavo Matosas yönetiminde geçtiğimiz sezon hem Apertura hem de Clasura'yı kazanan Leon'un durumunu en iyi şu kelime özetliyor sanırım. " İnanılmaz! .." Leon ligin en çok gol atan ve en çok gol yiyen takımlar sıralamasında 2.sırada yer alırken keyifli bir futbol oynamalarına rağmen istenilen sonuçları bir türlü alamıyorlar.Taraftarların futbolundan bu kadar keyif alıp bu kadar da başarısız olan başka bir takım yoktur herhalde. ! 

Dikkat Çeken Oyuncular : 24 yaşında ki Carlos Pena "underrated" futbolcu lakabının hakkını tam anlamıyla yaşayan isimlerden.Form olarak yine çok üst düzey bir sezon geçiren Pena bir türlü popüler futbol kültürünün her zaman övdüğü futbolculardan biri olamadı.Dribbling yeteneği üst seviye de olan ; golcü bir oyuncu olan ve her şeyden önemlisi liderlik ruhuna sahip olan Pena takımın temel taşlarından biri.22 yaşında ki orta saha oyuncusu Aldo Rocha da gelecek için ümit saçıyor,bakalım onun da mı kaderi Pena gibi olacak yoksa o da bir gün üst seviye yerlerde yer alacak.Takımın gol yükünü çeken Mauro Boselli ise ligin en golcü isimlerinden biri olarak dikkat çekti.


17.Universidad Guadalajara : Luis Alfonso Sosa yönetiminde çok kötü bir sezon geçiren ve tıpkı Veracruz gibi ligin en az gol atan iki ekibinden biri olan Universidad Guadalajara da işler hiç iyi gitmiyor.Taraftarların sabrı tükenmeye başlarken bazı taraftarlar kulübe küsüp maçlara gelmiyor.Dahası taraftarları heyecanlandıran tek isim Ekvador'lu Fidel Martinez.! 

Dikkat Çeken Oyuncular : Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Fidel Martinez bu sezon en çok öne çıkan isim .24 yaşında ki oyuncu takımın bu kadar az gol attığı bir sezonda yapabileceklerini yine yaparken kendini göstermeye devam ediyor.Bunun yanında Andy Rios da kötü bir sezon geçirse de kumaşı olan bir isim ve takım yükselişe geçerse bu iki isim üzerinden geçecektir.


18.Morelia : Angel David Comizzo yönetiminde lige çok kötü bir başlangıç yapan Morelia istenilen sonuçların gelmemesi üzerine Arjantin'li teknik adamın görevine geçtiğimiz günlerde son verdi ve takımın başına Guadalupe Cruz getirildi.Başarılı teknik adamın Morelia'yı kalkındırmak için doğru isim olduğuna inanmakla birlikte işinin çok zor olduğunu belirtmeliyim.Zira Morelia ligde 7 hafta geride kalmışken 17 gol yedi..!

Dikkat Çeken Oyuncular : 23 yaşında ki Meksika'lı Miguel Sansores oynadığı maçlarda ki istekli oyunuyla takdir toplarken ; Uruguay'lı Martin Alaniz diğer bir göz odağı oldu.Alaniz hücum gücü yüksek bir oyuncu olmasına karşın defansif özellikler fazla zayıf ve çok kolay ikili mücadele kaybeden isim olarak dikkat çekiyor.Yine de Alaniz'in geleceğinin parlak olduğu kanaatindeyim.17 yaşında ki Erick Tafolla ise Morelia'nın bu sıkıntılı sezonunda + hanesine yazılan diğer bir hadise oldu.Tafolla'nın geleceği çok parlak ve benim de beğendiğim bir isim.Üst üste şans bulması halinde kısa sürede as takım oyuncusu olup kendini dünyaya tanıtacaktır.

















8 Eylül 2014 Pazartesi

Allan Simonsen


Doğdukları ülkeye ilham kaynağı olmuş bazı futbolcular vardır.Liberya'lı George Weah,Şili'li Ivan Zamorano ve tabi ki de Allan Simonsen gibi futbolcular.Simonsen ilerleyen yıllarda Laudrup'lara dahi büyük bir örnek teşkil edecek ve 1992 de mucize yaratarak Avrupa Şampiyonası'nı kazanan bir vatanın ilham kaynağı olacaktı.

İlk Yıllar ve Futbola Adım

Allan soğuk bir kış gününde 15 Aralık 1952 tarihinde Danimarka'nın Vejle şehrinde dünyaya geldi.Çok küçük yaşlarda dahi futbola meraklı olan Allan ailesinden de aldığı destekle doğduğu şehrin takımı olan Vejle BK alt yapısına yerleştirildi.11 yaşında kulübün kapısından futbolcu olarak giren Allan büyük bir kariyerin ilk adımını yazmış oluyordu.Alt yapılarda çalışıp kendini kısa sürede gösteren Allan Vejle takımıyla ilk resmi maçına 24 Mart 1971 tarihinde 3-1 mağlup ettikleri Karlskoga maçıyla çıktı.1970-1971 ve 1971-1972 sezonlarını takımıyla ligi kazanarak taçlandıran Allan Simonsen başarılarına 1971-1972 sezonunda bir de Danimarka Kupası'nı ekleyerek genç yaşta "double" yapma başarısını gösterdi.Milli formayı İzlanda ile yapılan bir hazırlık maçında sırtına ilk kez geçiren Simonsen Batı Almanya'da düzenlenecek 1972 Yaz Olimpiyatları'na Danimarka Milli Takımı'ndan davet alarak Allan Simonsen asıl olarak bu turnuva da ismini tüm dünyaya tanıttı.Grupların ilk aşamasında Danimarka ; Macaristan,Brezilya ve İran'lı gruptan 4 puanla 2.olarak çıkmayı başarırken Simonsen grupların ilk aşamasında toplam 3 gol kaydediyordu.İkinci gruplarda Danimarka ilkine nazaran zor bir gruba düşmüştü.Polonya,Sovyetler ve Fas ile aynı grupta yer alan Vikingler 3.olup Olimpiyatlara veda ediyordu.Ancak bir genç milli takımın önüne geçmişti.Öyle ki bir döneme damga vuran Borussia Mönchengladbach takımının efsane hocası Hennes Weisweiler'in aklına girecek kadar ! 



Borussia Mönchengladbach ve Görkemli Yılların Başlangıcı

Olimpiyatların ardından uzun bir süre geçmeden Weisweiler'in talimatıyla Almanya'nın en köklü kulüplerinden birine transfer olan Allan Simonsen kendini bir rüyanın içinde bulacaktı.Nitekim artık takım arkadaşları ; sadece futbolda değil tüm dünya da bir kahraman olan Günter Netzer , o dönemler de Bundesliga savunmacılarına korku salan Jupp Heynckes,Bernd Rupp ve vatandaşı Henning Jensen gibi isimlerdi.Simonsen büyük takımda oynamanın ağırlığını ilk yıllarda kaldıramadı ve 1972-1973 ile 1973-1974 sezonlarında sadece 17 maça çıkıp 2 gol attı.Taraftarlar çoktan ona burun kıvırmaya başlamıştı bile .! Öyle ki ligde ezeli rakipleri Bayern'in de gerisinde kalan Borussia'lılar Simonsen'in bu takım için ne kadar doğru bir isim olduğunu sorguluyorlardı.Ancak her şeye rağmen Simonsen Weisweiler'in güvenini henüz kaybetmemişti.Adaptasyon sorunlarını en iyi bilen teknik adam için 2 sene çok büyük bir rakam sayılmazdı ve efsane teknik adam oyuncuya bir şans daha vermeye hazırdı.1974-1975 sezonuna tarihe geçecekleri Heynckes ile partner olarak başlayan Simonsen bu sezon inanılmaz başarılara imza atacaktı.34 lig maçının tamamında ilk 11 de başlayan ve takımının Bundesliga şampiyonluğuna 18 gol ile katkı veren Danimarka'lı oyuncu aynı sezon UEFA Kupası'nda da 12 maçta 10 gol kaydederek burada ki şampiyonluğun baş kahramanı oluyordu.Final maçında Twente'ye biri penaltıdan olmak üzere 2 gol kaydeden Simonsen sezonu 2 kupa ile kapatarak resmen taraftarları utandırıyordu.! Mönchengladbach başarılarına ertesi sezonda devam ederken 1975-1976 sezonun da da Bundesliga'da zafere ulaşarak üst üste 2.şampiyonluğunu kazanıyordu.Simonsen ligde 16 gol atma başarısı gösterirken gol krallığı yarışında Klaus Fischer'in gerisinde kalıyordu.Aynı sezon Şampiyon Kulüpler Kupası'nda da boy gösteren Mönchengladbach bu turnuva da çeyrek finale kadar gelmesine rağmen "deplasman golü" kuralı sebebiyle İspanyol devi Real Madrid'e elenmekten kurtulamıyordu.Simonsen bu arenada toplam 6 maça çıkıp 4 gol kaydetmeyi başarmıştı ve aslına bakarsak çeyrek final onlar için hiç de fena bir sonuç değildi.1976-1977 sezonu ise halen Simonsen'in kariyerinde en altın sezon olarak kabul edilen bir anahtardır.Ligde Schalke ile çetin bir lig yarışına giren Mönchengladbach rakibinin 1 puan önünde ligi kazanırken Simonsen takımına 12 gol ile destek veriyordu.Aynı sezon yine Şampiyon Kulüpler Kupası'nda da boy gösteren Alman ekibi Austria Wien,Torino,Club Brugge,Dynamo Kiev gibi takımları ilerleyerek finale kadar yükselmesine rağmen Bob Paisley'in Liverpool'una 3-1 mağlup olmaktan kurtulamıyordu.Udo Lattek'in Mönchengladbach'ından geriye o maçta 1 gol atan Allan Simonsen'in göz yaşları kalmıştı.1977 yılında "Avrupa'nın En İyi Futbolcusu" ödülü kapsamında aynı ligden arkadaşı Hamburg'lu Kevin Keegan ve Nancy'li Michel Platini ile son üçe kalmayı başarıyordu.Çok çetin bir oylama sonucunda Simonsen 74 oy alarak Avrupa'da Yılın En İyi Futbolcusu seçiliyordu,üstelik Keegan'ın 71 ; Platini'nin 70 puan aldığını hesaba katarsak bunun ne kadar zor olduğu da gayet açıktı.Evet Simonsen başarmıştı,bu ödülü kazanan ilk Danimarka'lı futbolcu olmayı başarmıştı..! 1977-1978 sezonuna da iyi başlayan Simonsen ve Mönchengladbach tüm kulvarlar da son anlara kadar gelmeyi başarmasına rağmen sezonu küçük bir hayal kırıklığıyla kapatmıştı.Ligi son hafta tarihin en farklı skorunu alıp Dortmund'u 12-0 yenmelerine rağmen Köln'e kaptıran Mönchengladbach ; Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ise bir önce ki sezon final de elendikleri Liverpool'a bu sefer yarı final de boyun eğiyordu.Simonsen için fena bir yıl olmamıştı başarısızlıklara rağmen 17 gol atmayı başarmıştı.Ertesi sezon yani 1978-1979 sezonunda Mönchengladbach ligde çok kötü bir sezon geçirmesine rağmen Avrupa da başarısına devam ediyordu.UEFA Kupası'nda finale kadar yükselmeyi başaran Alman temsilcisi final de Crvena Zvezda'yı 2 maç sonunda devirerek zafere ulaşıyordu.Simonsen'in takımıyla 2.Avrupa Kupası zaferiydi bu.Toplam 8 gol attığı UEFA Kupası'nda bir de final de golünü atan Simonsen takımının kupaya yükselişinde baş kahraman olarak ismini tarihe yazdırıyordu.Ancak her güzel hikayenin sonu olduğu gibi Simonsen'in hikayesinin de sonu vardı.Kulüpte vadesinin dolduğunu hisseden Danimarka'lı oyuncu 1978 yılında hayallerinde ki kulüp olan Barcelona'ya transfer olmak istemişti ancak Mönchengladbach bu talebi reddetmişti,sözleşmesinin bitmesini bekleyen Simonsen 1979 yılında Hamburg,Juventus ve bazı Arap kulüplerinin astronomik tekliflerine rağmen Katalan ekibinin yolunu tutacaktı.


Barcelona Yılları ve Zaferlere Yenisini Ekleme

1978-1979 sezonu biter bitmez Rife Climent yönetiminde ki Barcelona'ya transfer olan Allan Simonsen çıktığı ilk lig maçında Zaragoza'ya gol atarak İspanya da ki kariyerine görkemli bir başlangıç yapıyordu.Ancak o sezon ligde kötü gidişata bir türlü dur diyemeyen Barcelona Climent ile yollarını ayırıp takımın başına Helenio Herrera'yı getiriyordu.O sezon Süper Kupa'yı Nottingham Forest'e kaptıran Barcelona Kupa Galipleri Kupası'na ise çeyrek final de veda ediyordu.Simonsen ligde 14 gol atıp takımının en golcü ismi olsa da Barcelona ligi 4.sıra da tamamlıyordu.Takımı ilk sezonda kötü gitse de Simonsen Mönchengladbach kariyerinde olduğu gibi çalkantılı başlamamıştı Barcelona kariyerine,Herrera sayesinde adaptasyon sürecini çabuk atlatan yıldız oyuncu yeni takımına çabuk alışmıştı.1980-1981 sezonuna iyi giriş yapamayan Barcelona o yıllar da ki "teknik direktör harcama hastalığına" bir yenisini ekleyerek kulübün başına Laszlo Kubala'yı getiriyordu.Quini ile birlikte ileride iyi bir ikili oluşturan Simonsen o sezon toplam 10 gol atmayı başararak kulübünün Kral Kupası'nı kazanmasına yardımcı oluyordu.1981-1982 sezonuna iddialı bir giriş yapmayı başaran Barcelona tüm kulvarlar da yoluna emin adımlarla devam ediyordu.Kupa Galipleri Kupası'nda finale yükselmeyi başaran Barcelona ; Standard Liege karşısında 1-0 geriye düşmesine rağmen Simonsen'in kafasından bulduğu gol ve Quini'nin becerisiyle skoru 2-1 yapmayı başarıyor kupayı kazanıyordu.Aynı sezon lig de şansını son ana kadar sürdüren Barcelona son hafta Betis ile berabere kalınca ligi 2.sırada tamamlıyordu.Barcelona yılları Simonsen için çok güzel ilerlemesine rağmen Katalan ekibinin o yaz yaptığı Diego Armando Maradona transferi her şeyi bir anda tersine çeviriyordu.Lig de 2 yabancı ile oynama kuralı yüzünden Schuster-Maradona ikilisinin arasına bir türlü giremeyen Simonsen takımda bir sorun olarak görülmeye başlamıştı bile.O yaz sürpriz bir karar verecek olan Simonsen'in İspanya da ki yılları sona ermişti..



Charlton Yılları ve Çaptan Düşüş

1982 Ekim ayında 300 bin sterline İngiltere alt lig ekiplerinde Charlton Athletic'e transfer olan Allan Simonsen bu kararıyla tüm hayranlarını şok etmişti.Üstelik onu aynı dönem Real Madrid ve Tottenham gibi büyük kulüpler de istemesine rağmen o tercihini Charlton'dan yana kullanmıştı.Bunun sebebini ilerleyen yıllarda "Artık stresi kaldıramayacağımı hissediyordum,her maç kalbime bir şeyler oluyordu.Geceleri uyuyamıyordum,en iyi seçim benim için Charlton'du." olarak açıklayacaktı.O sezon 16 maçta 9 gol atmasına rağmen satılık listesine konan Simonsen en başa geri dönecekti.



Eve Dönüş ve Vejle

Evine geri dönüş yapan Simonsen ilk sezonunda 28 maçta 13 gol atıp "Avrupa'nın En İyi Futbolcusu" ödülünde yine son üçe kalmayı başarıyordu.Platini ve Dalglish ile listenin sonunda yer alan Simonsen bu sefer sadece 25 oy olarak üçüncü oluyordu.Adeta bir film kasetini başa sarıp hayatını yeniden yazmaya hazır olan Simonsen'in artık ağırlık vermesi gereken başka bir yer vardı.Kesinlikle Danimarka Milli Takımı'ndan bahsediyorum.Danimarka 1984 Avrupa Şampiyonası'na Sepp Piontek yönetiminde katılmaya hak kazanmıştı ve Simonsen de kadroya davet edilen isimlerden bir tanesiydi.Danimarka ; Fransa-Belçika ve Yugoslavya'lı gruptan çıkmayı başararak yarı final de İspanya'nın rakibi oluyordu.Ancak İspanya Danimarka'yı penaltılar sonucu mağlup etmeyi başararak rakibini turnuva dışına itiyordu.Danimarka için kupa güzel tamamlanıyordu ama Simonsen korkunç bir sakatlıkla turnuvaya daha ilk maçtan veda ediyordu,Fransa maçında Yvon Le Roux ile girdiği mücadele sonucu ayağı kırılan Simonsen turnuvanın geri kalan maçlarında forma giyemeyecekti.Sakatlığın da vermiş olduğu etki ile uzun bir süre Vejle'den ayrı kalan Simonsen takımının 1984 de kazanmış olduğu lig şampiyonluğunu nispeten kenardan izlemişti.1989 Kasım'ına kadar futbola devam eden Simonsen bu tarihte son maçına çıkarak 37 yaşında futbolu bırakma kararı alıyordu.Vejle formasıyla geri de 282 maçta 104 gol gibi şık bir istatistik bırakmıştı.Futbolu bıraktığında Danimarka Milli Takımı'nda ki istatistiği ise 55 maçta 20 goldü.

Geri Kalan Yıllar

2 yıl gibi uzun bir süre futboldan ayrı kalan ve evinde bir çok hatıra ile baş başa kalıp kafasını dinleyen Simonsen daha fazla dayanamadı ve Vejle kulübün bu sefer teknik direktör olarak döndü ! Takımı küme düşürüp geri üst lige çıkarmak dışında kayda değer önemli bir başarısı olmayan Simonsen 1994-2001 yılları arasında Faroe Adaları'na "futbolu öğretme girişimi" ve 2001-2004 yılları arasında Lüksemburg takımıyla başarısız bir kariyerden sonra uzun bir süre piyasadan kayboldu.2011 yılında Fredericia'ya genel menajer olarak atanan Simonsen görevde kaldığı süre içerisinde Thomas Thomasberg'in işine son verilmesiyle bir süre kulübün başında teknik adam olarak yer aldı.Kalan maçlarda ortalama bir iş çıkaran Simonsen burada ki görevinden istifa etti ve futbolla ilişkisini "şimdilik" bir süre daha kesti.

Şu An Ne Yapıyor ? 

Simonsen defalarca "artık sakince oturup kafamı dinleyeceğim" demesine rağmen bunu başaramayan insanlardan.Danimarka da dans programlarında bayanlara eşlik ederek bu dal da da hünerlerini gösteren Simonsen her anlamıyla hareketli bir hayat yaşıyor.Kim bilir bunun sebebi belki de bir süre aynı dönem top koşturmuş olduğu Günter Netzer'dir.Nitekim Netzer de özel hayatında oldukça eğlenceli bir insandı,öyle ki Almanya'nın en büyük diskosuna Günter Netzer sahipti.! Her başarısıyla ve başarısızlığıyla arkasında güzel bir kariyer bırakan Simonsen bugün halen Danimarka'nın Ballon d'Or kazanan tek futbolcusu.Çoğu kimse onun tadına tam olarak varamadı "stresinden" dolayı.Ancak şanslıyız ki onu videolar ile tekrar izleme fırsatımız var.Buyurun bir videoyla son sözü yapalım. Efsaneyi buradan bir kez daha anabilmek için..